ala dergisi – dertli sözlük
nasılsınız sorusuna çok şükür cihat ediyoruz cevabını veren , ılımlı islam yangınında yandığını düşündüğüm yazarlara sahip sapmış bir dergi .
yapılan eleştirileri mi dikkate aldılar ne, bu ayki sayının kapağında başörtüsü düzgün bağlanmış, orta yaşlı bir kadın vardı, hadi bakalım hayırlısı..
(bkz:) yanlış anlaşılmasın sadece kitapcıda gördüm dergiyi, o kadar
islâm'ın temel omurgası elbette "ahiret yörüngeli yaşam" üzere kurgulanmıştır. kur'an-ı kerim'de ısrarla vurgulanan "keşke bilselerdi.." hitapları hep bu minvalde uyarılarda bulunmaktadır. (örneğin: 29/ankebut-64 ve 11 farklı ayet daha)

rabbimizin ideal olarak önümüze koyduğu hedef budur. budur lakin insanların tamamının velev ki müslüman olduklarını iddia etseler bile birçoğunun "ahiret yörüngeli yaşam" anlayışları farklı farklıdır. bu gerçeği kendisini islam müntesibi olarak tanıtan binlerce insanın aynı konulardaki farklı tercihlerinden anlıyoruz.

gönül istiyor ki her müslüman kur'an-ı kerim'in tornasından aynı kalıp ve aynı ruhta işlenerek çıksın. lakin bunun allah resulü'nün yaşadığı dönemde bile olmadığını görüyoruz. bir yanda kendilerini mescide kapatıp dünya hayatından uzak durmaya yemin eden ehl-i takva kimseler varken diğer yanda allah resulü'nün sıraladığı üç-beş farzı dinledikten sonra "vallahi bunlardan ne bir fazla yaparım ne de bunlardan eksiltirim" diyerek allah resulünün yanından ayrılanlar vardı.

allah resulü'nün vefatından sonra da yıllar bu farklı müslümanların varlığıyla geçti. aynı olaylara farklı tepkiler veren, farklı görüşler ortaya koyan müslümanlar hep oldu... islam'ın tek bir yorumu üzerinde ittifak hiç bir zaman geçerli olmadı. yaşanılan coğrafya, bırakılamayan eski kültür, çevre kültürlerin baskın yönleri, kısır siyasî çekişmeler, ekonomik çıkarlar ve daha birçok neden islam'ın çok çeşitli yorumlarının ortaya çıkmasına sebep oldu. kıyamet kopana kadar da müslümanların bu kaderi değişmeyecektir. dünya ne kadar küçülürse küçülsün, tüm kültürler birleşse de islam'ın farklı yorumları her daim olacaktır. zirâ genelde "din" olgusunun özelde ise islam'ın yapısının böyle bir duruma fazlasıyla müsait bir zemini bulunmaktadır.

âlâ dergisi elbette tüm müslümanlara hitap eden ya da tüm müslüman kadınları temsil eden bir dergi değil. takip ettiğim kadarıyla böyle bir iddiaları da yok zaten. temel olarak çıkış noktalarını "çıplaklığın karşısında duruyoruz" mottosuyla belirlemişler.

bu derginin varlığı beni neden rahatsız etmiyor?

her şeyden önce bir müslümanı ya da müslümanların bir kesimi adına ortaya konulan bir işi değerlendirmeye başlarken insafı elden bırakmamak gerekir. kötülemek, karalamak, reddetmek çok basittir. kişinin ya da olayın arka planındaki niyeti, maksadı ve gayreti görmek ve buna göre bir değerlendirme yapmak ise zor fakat hakkaniyete daha uygundur.

basit bir hatırlatma yapayım. âlâ dergisine karşı çıkanlar şayet bu karşı çıkışı takvâ adına yapıyorlarsa saygı duyarım, fakat aynı kişiler evlerine herhangi bir resimli dergi, gazete ya da kitap sokuyorlarsa hele bir de evde televizyon varsa bu durumda bu kişilerin pek de samimi olmadıklarını ya da en azından takva denilen şeyin ne olduğunu bilmediklerini söyleyebilirim. söyleyebilirim, çünkü islam'ın ve özellikle bazı hadislere dayanılarak yapılan "takva" tanımlarında resim ve özellikle canlı insan resmi konusundaki duruşu bellidir. ne olursa olsun "takva" adına hareket edenlerin "meleklerin eve girmeyeceği" ve "mahşer günü -buna can ver- diye emredileceği" anlatılan hadisleri görmezden gelme lüksleri yoktur.

takva adına âlâ dergisini eleştirenlerin "takva" kavramının içlerini kendi kafalarına göre doldurduklarına inanıyorum. yoksa çeyizlerine en lüks markaların çatal - bıçak setini koymazlardı değil mi? anlamadınız mı? biraz buharî okuyun rahatlarsınız.

rabbime dua dua yalvarıyorum. ne için mi? şu âlâ dergisine müzmin bir şekilde muhalefet eden kardeşlerimin sokağa çıkmadan önce ayna karşısında çok az vakit geçiren, giyeceği dış kıyafetinin rengini ve modelini fazla düşünmeyen, takacağı başörtüsünün rengi ve deseni için çok da kafa yormayan kimseler olmaları için dua dua yalvarıyorum. değilse ne büyük bir çelişkidir öyle değil mi?

düşünebiliyor musunuz, elinde cımbızıyla ayna karşısında kaş kılı avcılığı yapan ve dolayısıyla allah resulü'nün bizzat lanet ettiği bir işi icra eden mümine kardeşimin âlâ dergisini eleştirirken içine düştüğü çelişik durumu...

senin takva anlayışın hangi kur'an'a ve hangi hadislere dayanıyor kuzum? söyle de bilelim. bizde onlara göre hareket edelim.

daha önce de yazdığım gibi, kur'an-ı kerim'in muhkem ayetlerinde emredilen açık haramlara girmedikleri sürece âlâ dergisi'ne başarılar diliyorum.
derginin içeriği hakkında bilgim olmamasına rağmen ön kapağındaki resimlerden yaptığım çıkarımlara göre tesettürü modaya dönüştürme çabasının olduğu kanısına vardığım dergidir.
alıp okumak görmek gerek ki isebetli bir yorum olsun
(*)