muhafazakar – dertli sözlük
ben muhafazalarım canım. muhafaza etmek istediğim şeyler var. bunların başında da sen geliyorsun. emrah serbes / erken kaybedenler syf.137
sık sık müslümanlar için kullanılıyor ama burada açık bir kavram karmaşası veya art niyet var. bu aslında bize batıdan geçen bir kavramdır. oxford sözlüğüne göre de ilk defa 1830 yılında kullanılmaya başlanmıştır. muhafazakar kelime manası olarak “mevcudu, varolanı koruyan, değişimi istemeyen” demektir. bu da statükocu olmayı gerektirir. bu kavramı islam’la nasıl bir ilişkisi olabilir ona bakalım. kuran’ı kerimde” namazların ve özellikle orta namazın muhafaza edilmesinden”, “yeminlerin muhafazasından”, “kadınların namuslarını, iffetlerini, ırzlarını korumadan” farklı ayetlerde bahsedilir. namazın muhafazası kendi içinde bir dinamizmi, yeminlerin muhafazası sadakati ve dürüstlüğü, iffetin muhafazası da toplum düzeninini sağlayan bir kanunu temsil eder. demek ki bunlar da sadece islam’ın muhafazakar oluşuyla açıklanamaz. elbette ayette geçtiği üzere “allah’ın (tesbit ettiği) sınırların korunması” gereklidir. burada kasıt allah’ın hükümleridir. bizim muhafazakarlık diye bahsettiğimiz şey çoğu zaman gelenek ve göreneklerde ısrarı temsil ediyor. mesela görücü usulü evlenmenin dayatılması gibi.bunun haricinde islam’da hadislerden anladığımız kadarıyla cenab’ı allah’ın her yüz senede bir dinini müceddidler vasıtasıyla yenilediği anlayışı vardır. bu daha çok dini anlayışın o asra göre tekrar yorumlanması; kuran’ı kerimin o asra bakan farklı yorumlarının ortaya çıkması olarak değerlendirilebilir. demek ki bunun temelinde de bir dinamizm var. ve madem dini anlayış yıllar içinde değişiyor; insan ürünü olan gelenek ve göreneklerin değişmesinde de islami açıdan herhengi bir sakınca yoktur. tabi burada sünnet ve geleneği de birbirinden ayırmak lazım.i̇slam’ın kıyamete kadar hüküm süreceğini bildiğimiz halde islam’ın muhafazakar ve statükocu olduğunu iddia etmek manasızdır. din insanın tüm ihtiyaçlarına cevap veren bir yaşama biçimidir. zaman değiştikçe insanların ihtiyaçları, sosyal hayatları da değişiyor. i̇slam’ın hayatın her alanına tatbik edildilğini ve zaman değiştiği halde insanların her türlü ihtiyacını karşıladığını biliyoruz. mesela tarikatlerin tarihi bu açıdan okunabilir. pozitivist materyalist felsefenin hakim olmadığı eski asırlarda tarikat yolunun müslümanların ihtiyacını karşıladığını biliyoruz. ama şu zamanda bilimden ve fenden gelen küfür fikri farklı bir metod uygulamayı zorunlu kılabilir. burada deva yine kuran’ı kerim ve sünneti seniyedir. fakat hep bir dinamizmden yenilenmeden, tazelenmeden bahsetmek mümkün.yine müslümanlara bu bağlamda sağcı yakıştırması yapılıyor. bu da yanlıştır. sağcı solcu tabirleri fransız devriminden sonra ortaya çıkmıştır. meclisin solunda oturan değişim yanlı burjuvaya solcu; sağda oturan statükocu aristokratlara sağcı denilmiştir. kuran’ı kerimdeki sağ sol kıyası temsilidir; sağ hayrı temsile ederken sola kötü anlamlar yükleniştir. fakat kesinlikle sağcı solcu tabiri yoktur. cenab- allah kuran’ı kerimde bizzat kendisi müslümanları isimlendirmiştir; onun için bu tür tabirlere --- bunun içine islamcı, cemaatçi, tarikatçı, şucu bucu da eklenebilir--- müslümanın ihtiyacı yoktur. “o (allah) sizi müslüman olarak isimlendirdi. ” (hac-28)“ben müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kimdir?” (fussilet-33)