ayasofya nın ibadete açılması – dertli sözlük
yıllar önce bir kurstaki grupla,başımızda bir hocayla ilk kez ayasofya camiine girerken tabi o zamanlar müze (elhamdülillah yaaa şu cümleyi kurmak bile ne büyük bir ikram, heyecanlanıyor insan. evet devam ediyorum.) arkadaşlar hızla girdi,ben geride kaldım.öylece giremeyip duraksadım.ayakkabılarımı çıkardım hemen.o sırada bir gayrimüslimle göz göze geldik. yaşı 60 dan fazlaydı eminim.bana ne yaptığımı anlar şekilde ve öfkeyle bakıyordu. çünkü müze denilse bile benim için orası ecdadım fatih sultan mehmet hanın emanet bıraktığı camiidi. ayakkabılarımla giremezdim. nasıl yapardım? elin müzeye girdiği gibi girebilir miydim hiç? turist sultanahmetten buraya geçtiği için ayakkabılar neden çıkıyor biliyor tabi. tebessüm edip içeri girdim, ayakkabılarımı yanımdaki poşete koyarak. bir talebeyim, 20 yaşında bile değilim. neyse içeriye girerken fatih sultan mehmet hanın da akşemseddin hazretlerinin de bu kapıdan girdiği aklıma geldi.duygulanıyor insan.. tabi o zamanlar hüzün daha ağır basıyordu.. dua ederek geziniyorum camide allahım bir gün yine buralarda sana secde etmeyi de nasip eyle bizlere vs diyerek bir heyecanla katları dolaşıyorum. minber,mihrap kapalı ve yasak o zamanlar namaz kılmak,ziyaret etmek şimdiki gibi değil (yaaaa şu cümlenin hakikat oluşuna bin şükür.: ) değil mi ya. evet devam ediyorum.) sonra ben gözlerim dolu dolu çıktım camiden tam ayakkabılarımı giyecekken çorapların kirlenmesi vs hiç düşünmemişim,aklıma bile gelmemiş. umursamadım da o kiri,ayakkabısız dolaşmanın lezzetinden dolayı. arkadaşım taze,pirü pak kartonu,birbirine tutuşturulmuş dikişi bile duran bir çorap uzattı.”al al,giyemezsin sen şimdi öyle,ayasofya hatırası olsun.” dedi. üzerine gidiverdim. tam çıktım diğer kapıdan o öfkeli,girerken gördüğüm turist. anladım ki ufak bir takip edilmişim görevimiz tehlike misali. sonra baktım bunlar başlarında bir tur rehberi geziyorlar. rehber kızın türk olduğunu anladım. beni göstererek kıza bir şeyler söylüyor ingilizce. yakınlaştım “ne diyor?” dedim.