şiirlerine
'okuyucuma!
şiir diye
bir ömür tüketerek yazdıklarım
i̇ki saatte okunuyor
bundan ucuz ne olabilir?
havadan başka?' diye başlayan misler gibi bir kitapta geçen erdem beyazıt şiiri.
bir keçiören dolmuşunda giderken tanıştım bu şiirle, okuyunca ''i̇şteee buuu!'' bağırışımda beynimden vurulmuşa döndüğümün kanıtıdır sanırım,bir şiir insanı ne kadar mutlu edebilirse beni o kadar tebessüm ettirdi bu şiir :)
i̇lk olarak tam böyle olmasa da 'i̇nsanın gölgesiyle tanımlandığı bir çağda biliyorum kolay anlaşılmayacak' dizeleriyle ismet özelin amentüsü aklıma getirdi :)
ayrıca ben niye herşeyi geç keşfediyorum arkadaşlar bu konuya bir el atalım halbuki şiirin bir kısmını yedi güzel adam'da bile okumuşlar. neyse ki sevdiğim kısmı okunmamış :) https://www.youtube.com/watch?v=n2wzjb1cf10
son mısralara dikkat ederek okuyalım :)
suların karardığı bir çağda birtakım günah yüklü
gemiler harekete hazırdı / iyice biliyorum
gölgeler vardı / kalın tasmaları vardı gölgelerin /
ürkek sesler suları yarıyordu / bakıyorsunuz
kuşlar bayağı gülüyordu / karanlık gölgeleri
ürkütüyordu / onlar bağlı olmayı hoş
görüyorlardı / korkarken ölümü düşünüyorlardı
muhakkak.
kafaları kalındı belliydi
gözleri kalındı belliydi
kulakları kalındı belliydi
aslında kafalarının kalın olması / gözlerinin kalın olması
önemliydi onlar için / incelik dedin mi kötülük
geliyordu akıllarına.
onlar bir gemiye bindiler
- ben ona günah yüklü gemi dedim
onlar oturup tasmalarından ötürü gönendiler
- ben onlara gölge dedim
halbuki bana bakıp yadsıyorlardı / benim onları
tasmalarından ötürü küçük gördüğüm belliydi /
benim onları başında ve sonunda sevdiğim
belliydi / ama anlaşamadığımız muhakkaktı.
i̇şte ben bu noktada durdum
denize baktım iyi dedim
korkulu dağlara baktım iyi dedim
doğrusu hep doğaya bakıp iyi diyordum.
ama gölgeler giysilerle ilgileniyorlardı / utanıyordum
hep araçlardan söz ediyorlardı / ben utanıyordum
sonra bir çağ geldi / baktım kafamda karıncalar vardı /
sonra yapılardan yollardan bıkmıştım / ıssız
sokaklar beni ürkütüyordu / kötü meydanlarda
boğuluyordum / suları borulara almalarına
kızıyordum / hele hele hep düğmelere basıp
yaşamalarına çok çok içerlemiştim / sonra
kalkıp afrikaya gittim / ohh afrikaya.
maraş 1958
bunu dönemin okuyabileceği bir 'selam' kısmına yazıp sonuna ''sahi bizi afrikaya götüren bir topluluk var mıydı? yoktu sanırım ama üzerimize afrika derdi sindirecek bir topluluk biliyordum ya, #gençyyd'' ekliyeceğim diye düşündüm şuan bu da böyle bir çağrı olur çocuklara :) çünkü (bkz:dava) , (bkz:sevda)
'okuyucuma!
şiir diye
bir ömür tüketerek yazdıklarım
i̇ki saatte okunuyor
bundan ucuz ne olabilir?
havadan başka?' diye başlayan misler gibi bir kitapta geçen erdem beyazıt şiiri.
bir keçiören dolmuşunda giderken tanıştım bu şiirle, okuyunca ''i̇şteee buuu!'' bağırışımda beynimden vurulmuşa döndüğümün kanıtıdır sanırım,bir şiir insanı ne kadar mutlu edebilirse beni o kadar tebessüm ettirdi bu şiir :)
i̇lk olarak tam böyle olmasa da 'i̇nsanın gölgesiyle tanımlandığı bir çağda biliyorum kolay anlaşılmayacak' dizeleriyle ismet özelin amentüsü aklıma getirdi :)
ayrıca ben niye herşeyi geç keşfediyorum arkadaşlar bu konuya bir el atalım halbuki şiirin bir kısmını yedi güzel adam'da bile okumuşlar. neyse ki sevdiğim kısmı okunmamış :) https://www.youtube.com/watch?v=n2wzjb1cf10
son mısralara dikkat ederek okuyalım :)
suların karardığı bir çağda birtakım günah yüklü
gemiler harekete hazırdı / iyice biliyorum
gölgeler vardı / kalın tasmaları vardı gölgelerin /
ürkek sesler suları yarıyordu / bakıyorsunuz
kuşlar bayağı gülüyordu / karanlık gölgeleri
ürkütüyordu / onlar bağlı olmayı hoş
görüyorlardı / korkarken ölümü düşünüyorlardı
muhakkak.
kafaları kalındı belliydi
gözleri kalındı belliydi
kulakları kalındı belliydi
aslında kafalarının kalın olması / gözlerinin kalın olması
önemliydi onlar için / incelik dedin mi kötülük
geliyordu akıllarına.
onlar bir gemiye bindiler
- ben ona günah yüklü gemi dedim
onlar oturup tasmalarından ötürü gönendiler
- ben onlara gölge dedim
halbuki bana bakıp yadsıyorlardı / benim onları
tasmalarından ötürü küçük gördüğüm belliydi /
benim onları başında ve sonunda sevdiğim
belliydi / ama anlaşamadığımız muhakkaktı.
i̇şte ben bu noktada durdum
denize baktım iyi dedim
korkulu dağlara baktım iyi dedim
doğrusu hep doğaya bakıp iyi diyordum.
ama gölgeler giysilerle ilgileniyorlardı / utanıyordum
hep araçlardan söz ediyorlardı / ben utanıyordum
sonra bir çağ geldi / baktım kafamda karıncalar vardı /
sonra yapılardan yollardan bıkmıştım / ıssız
sokaklar beni ürkütüyordu / kötü meydanlarda
boğuluyordum / suları borulara almalarına
kızıyordum / hele hele hep düğmelere basıp
yaşamalarına çok çok içerlemiştim / sonra
kalkıp afrikaya gittim / ohh afrikaya.
maraş 1958
bunu dönemin okuyabileceği bir 'selam' kısmına yazıp sonuna ''sahi bizi afrikaya götüren bir topluluk var mıydı? yoktu sanırım ama üzerimize afrika derdi sindirecek bir topluluk biliyordum ya, #gençyyd'' ekliyeceğim diye düşündüm şuan bu da böyle bir çağrı olur çocuklara :) çünkü (bkz:dava) , (bkz:sevda)