bir tarık tufan şiiri. çok güzel bir şiir. dinlemek isterseniz şiirin videosu açılır mı bilmiyorum ama kesinlikle dinlemenizi tavsiye ederim.
metin hali..
okumak isteyenlere..
kalk kudüs'e gidelim...
bazı şehirleri özlemek, tek gözlü bir odaya toplaşıp, annenin yaptığı sıcak tarhana çorbasıyla ısınmayı özlemek gibidir.
o şehirlerin sokakları, annenin ellerine benzer.
ağrıdan çatlayacak gibi duran alnını okşar durur gecenin bir yarısında.
annelerin duası varsa, şehirlerin de duası vardır mırıldanıp durduğu.
bu baş ağrılarım beni öldürecek biliyor musun?
kalk kudüs'e gidelim..
allah şehrine gidelim. allah bizi gözetsin, korusun, kollasın kudüs hatırına. kalbimizin ağrısı, başımızın ağrısı, ruhumuzun ağrısı hafiflesin şehre yaklaştıkça.
tarhana çorbası içer gibi içimize çekelim, gökyüzünde yaratılıp yeryüzüne indirilen bu şehrin sokaklarını. kudüs'ün bulutlarından tespih yapıp "subhanallah" çekelim.
peygamber sükunetine erelim şehrin sokaklarında. tur'a çıkalım.
bağıralım boğazımızı yırtarcasına; "rabbimiz biz de aşk ehliyiz bize de yüzünü göster!"
tur dağı paramparça olsun, kalbimiz paramparça olsun aşktan.
kalk kudüs'e gidelim..
meryem sırtını o ağacın gövdesine yaslayıp, bir intifada doğursun. alnında biriken terleri silelim.
“i̇slam dünyası neresi?” sorusuna taha kılınç’ın derin bilgisiyle cevap aradığımız toplamda 8 seriden oluşan e-medrese youtube kanalının video serisi.
yazarın ketebe yayınları'ndan aynı isimli kitabı mevcut. videolarda kitapta olmayan daha geniş bir anlatım var.
gönül çoğrafyamızın inşası için önemli bir adım olabilir.
chinua achebe'nin sömrüge altına giren afrika'da sürecin nasıl ilerlediğini ve toplumun buna nasıl tepkiler verdiğini çarpıcı betimlemeleriyle anlatan afrika üçlemesinin ilk kitabı.
batı afrika kırsalında ailesiyle birlikte yaşayan, çalışkan, lider ve güreşte yeneni olmayan okonkwo'nun gözlerinden okuruz afrika'yı ve çok entresan olan adetlerini. geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olan ve bunları devam ettiren okonkwo karıştığı bir olaydan dolayı kabilesinden uzaklaşması gerekir ve aynı dönem bir beyaz adam gelir ve toplumsal değişim başlar. hıristiyan adetlerinin halk arasında yavaş yavaş yaygınlık kazanmasıyla sömürge çağının başlaması okonkwo ile beyaz adamlar arasında mücadelenin de başlaması demektir.
kitap ilk sayfalarda yoğunlukla kabilenin adetlerine ve okonkwo'nun iç dünyasına değiniyor. bunun sebebinin halkın ilk önce duyarsız davranıp sonrasında daha rahat olması nedeniyle kabul ettiği hıristıyan adetleri arasındaki farkı görebilmemiz için olduğunu anlıyoruz sayfalar ilerledikçe. bunun sömürge tarihini başlattığını aynı zamanda.
üç bölümden oluşan serinin bu ilk kitabında parçalanmanın başladığı zaman durmadığını, hurafelerle yaşayan, ilim ve gerçek inançtan uzak kalmanın nasıl bir sömürüyü beraberinde getirdiğini okuyoruz.
kurgusu ve dili itibariyle kolay okunan bir kitap. derin ve duygusal bir anlatımı yok. gerçekleri edebi kaygılar gütmeden aktarmış yazar.
amerika'da başlayan barışçıl üniversite protestolarının getirdiği sesle ülkemizde gazze için başlayan üniversite protestoları.
ülkenin birçok yerinden üniversiteler gazze için yürüyüş yapıp bildiri okudu. galatasaray üniversitesi(*), boğaziçi üniversitesi, hacettepe üniversitesi, medipol ve yıldız teknik üniversiteleri öğrenci ve akademisyenleriyle birlikte ilk eylemleri gerçekleştirdiler.
akademisyenlerin özellikle içinde olması eylemleri daha ciddi boyuta taşıyor. inşallah sadece yürüyüşle kalmaz derslerde ciddi etki uyandıracak çalışmalara dökülür.
gerçek ismi ben haggerty olan amerikalı rap sanatçısı.
7 ekim olaylarından sonra filistin destekleriyle kendisini tanıdım. filistin destek mitinglerine katıldığı gibi sahne aldığı yerlerde, konserlerinde gazze'yi desteğini devamlı vurguladı.
bugün filistin direnişindeki üniversite öğrencileri için "hind's hall - hind'in binası" isimli bir şarkı çıkardı.
tarih boyunca aynı isme ve konuya sahip fakat farklı kişiler tarafından yazılan risaletü't tayr var. allah'ın ayette tevekkül temsili olarak kuşu göstermesi üzerine birçok yazar/şair/mütefekkir bunu ele alarak benzer şekilde yol almış.
i̇mam gazali ve kardeşi ahmet gazali'de aynı isimle aynı konuda eser telif etmişler. eserlerin tek farkı i̇mam gazali arapça ahmet gazali farsça kaleme almış. i̇çeriği daha çok mantıkut tayr'dan aşina olduğumuz simurg'a yolculuk hikayesi.
her iki eser aynı konuları işlese de ahmet gazali'ninkinde daha tasavvufi bir anlatım mevcut.
genç dergi'nin haziran 2013 dosya konusu.
yazın "din"lenmeye vesile olacak okunması gereken kitapları, filmleri, faydalı internet sitelerini, farklı illerde yapılan sohbet meclislerini paylaşan harikulade bir projeydi.
bildiğim kadarıyla sadece 2013 yazıyla sınırlı kaldı. sitesi de şu an kullanılmıyor.
bunun sosyal medya versiyonu güzel olabilir.
genetik olması muhtemel. bende yoğun stres ve açlık durumunda sağ elde oluyor. dikkat ederseniz gözünüzde büyür ama pek bakmazsanız akla bile gelmiyor.
vincic adında bir adam 1797 yılında istanbul'a, bab-ı ali'ye gelir. elinde prusya'daki osmanlı elçisi giritli ali aziz efendi'nin kendisi hakkında yazdığı bir mektup vardır. mektupta vincic'in karadağ'daki yerel meclis tarafından prens olarak seçilmiş bir aristokrat olduğu yazılıdır. vincic ayrıca seçildiğini belirten seçim belgesini de sunar ve 35.000 kişilik bir ordu toplayacağına ve topladığı vergileri istanbul'a göndereceğine söz verir.
bab-ı ali'nin tam vincic'i osmanlı'nın karadağ'daki yeni idarecisi olarak tanıyacağı sıralarda fransa elçisi osmanlı'ya bu adamın bir sahtekar olduğunu ve daha önce de fransız hükümetine kendisini hırvat prensi olarak tanıttığını bildirir. tabii adamın hayalleri suya düşer, akıbeti ise belirsiz.
kaynak: şükrü hanioğlu, a brief history of the late ottoman empire, syf. 17.