zekat – dertli sözlük
zekât kur’an-ı kerim’de 27 yerde namazla birlikte zikredilir. bu kadar çok zikredilmesi, ona atfedilen ehemmiyetti gösterir. yalnız bir yerde (mü’minûn sûresinde) namaz ayrı olarak geçer ki, orada da namaz kılanların zekâtlarını verdikleri hususu ifâde buyurulur. bunun sebebi, “bedenî” ve “mâlî” olmak üzere ikiye gruba ayrılan ibadetlerde, bu ikisinin, birinci sırada ve eş değerde yer almasıdır. nitekim ameller birbirinden müstakil olduğu halde, zekâta dinimizde verilen ehemmiyete bakınız ki; hazret-i peygamber (sav)’den zekâtsız namazın -âdeta- yok hükmünde sayılacağı şeklinde bir hüküm sandır olmuş ve o hidayet rehberimiz bir hadîs-i şerîfte:

“namaz kıldığı halde zekât vermeyen kimsenin namazı (nın hayrı) yoktur.” (münâvî,künûzü’l-hakâik,s.143) buyurmuşlardır.

bu sebepledir ki müminlerin emîri ebu bekir ra, namaz kıldığı halde zekatını vermeyenlerin bu hareketlerinin zımnından inkâr manası çıkarmış ve onları mürted kabul ederek kendilerine harp açmıştır. çünkü zekât, imkanı olanın muhtaç olana allah’ın tayin ettiği bir borcudur. ayeti kerimede buyurulur:

“sâilin(muhtacın) ve mahrumun(iffeti dolayısıyla isteyemeyenin),servette malum hakkı vardır.”
(zariyât/19)

allah rasulü (sav) buyurur:

“malın zekâtını verdiğin zaman üzerindeki malda olan fakirlerin hakkını ödemiş olursun.” (tirmizî)
ibn arabiye göre her ibadete bir esma taalluk eder.
zekata da malı temizleyici olması manası ile kuddüs ismi taalluk etmektedir.