zekat – dertli sözlük
kelime anlamı; temizlik, artmak, bereketli olmak.
dini anlamı ise;müslüman'ın allah'ın, hakkı olanlara verilmesini emrettiği belli miktarda malı vermesidir.
adama sorarsınız:

_ öğlen namazı kaç rekat?

hiç düşünmeden söyler:

_ on rekat!

dersiniz ki:

_ be birader öğlen namazı "dört" rekat değil mi? "on" nereden çıktı?

daha siz sözünüzü bitirmeden:

_ sünnetleri de kılmak lazım a canım! onları neden ayırıyorsun? deyiverir... susakalırsınız!!!

namaz konusunda farz - sünnet diye ayırmadan "on" diyen ve bunu savunan aynı insana sorarsınız:

_ zekat miktarı ne kadardır?

cevap verir:

_ kırkta bir...

dersiniz ki, yahu namazda farzı-sünneti ayırmadan "on" dedin iş paraya gelince kırkta "bir" e indin, bu ne işdir? allah resulü hayatının hangi döneminde kırkta bir zekat vermiştir? ya hz. ebubekir? peki ya hz. ömer, osman, ali, muaz bin cebel, mus'ab bin ümeyr.........

namazda sünneti savunan -sözüm ona katışıksız müslüman- iş zekata, fitreye, sadakaya, allah yolunda infak etmeye gelince "lâl" kesilir!

ey insanoğlu, senin şeytani dehân karşısında saygıyla eğiliyorum...
sosyalizm gibi kendini bir şey sanan sistemi tek bir maddeyle kapsayan islamın 5 şartından bir tanesidir.

zekat > sosyalizm
sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. her ne infak ederseniz, şüphesiz allah onu bilir. (al-i i̇mran suresi, 92)

... ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. de ki: "i̇htiyaçtan artakalanı. böylece allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz;" (bakara suresi, 219)

(yâ muhammed!) onların mallarından sadakalarını (zekâtlarını) al ki, onunla onları temiz pâk edesin. (tevbe, âyet 103)

allah yolunda her ne infak ederseniz, size 'eksiksiz olarak ödenir' ve siz haksızlığa uğratılmazsınız. (enfal suresi, 60)

mallarını allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. allah, dilediğine kat kat arttırır. allah (ihsanı) bol olandır, bilendir. (bakara suresi, 261)

gibi ayetlerle sabit yüce gönüllü insan fiili.
ey iman edenler! (biliniz ki), hahamlardan ve râhiplerden birçoğu insanların mallarını haksız yollardan yerler ve (insanları) allah yolundan engellerler. altın ve gümüşü yığıp da onları allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele!(tevbe-34) (bu paralar) cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki): «i̇şte bu kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azabını) tadın!»(tevbe-35)
müslüman, hür, akıllı, büluğ çağına erişmiş olan, borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı mahiyette yani kazanç sağlayıcı nitelikte ve üzerinden bir yıl geçmiş nisap miktarı mala sahip olan herkese farz olan şartlardan biri.
nisap miktarı mala sahip bulunan kişinin, bu miktardan artan malının 40/1 ini ya da %2,5 luk miktarını ihtiyaç sahiplerine vermesidir. zekat, zenginin malından fakire ait olan bir haktır. bakın, fakirin hakkıdır diyoruz. yani bizler zekat verirken, ihtiyaç sahibine lutfen vermiyoruz. o para zaten onun hakkı, eğer vermezsek fakirlerin hakkına giriyoruz. dediğim durum (bkz:kul hakkı)namaz nasıl farz ise, zekatta onun kadar ehemmiyetli bir farzdır.وَمَااتَيْتُمْ مِنْ رِبًا لِيَرْبُوَا فى اَمْوَالِ النَّاسِ فَلَا يَرْبُوا عِنْدَ اللّهِ وَمَا اتَيْتُمْ مِنْ زَكوةٍ تُريدُونَ وَجْهَ اللّهِ فَاُولئِكَ هُمُ الْمُضْعِفُونَrum / 39. insanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, allah katında artmaz. allah'ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte zekât veren o kimseler, evet onlar (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır.لَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَellezîne yukîmûnes salâte ve yu’tûnez zekâte ve hum bil âhıreti hum yûkınûn(yûkınûne).ki o (müminler) namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve ahirete de kesin olarak iman ederler.