hadis-i şerif – dertli sözlük
rasulullah (sav)'in sözleri.

onun sözlerine ihtiyaç olup olmadığına dair bir görüş sıklıkla dillendirilir. kuraniyyun bu fikri toplumdaki en alt bireye kadar anlatma derdinde. rasulullah'ın hadisleri için sıklıkla necm suresi 3. ayet delil olarak kullanılır.


-- iktibas --

o, nefis arzusu ile konuşmaz.

-- iktibas --

bu ayet delil olabileceği gibi nisa 113. ayet daha açık bir delildir.


-- iktibas --

eğer sana allah'ın bol nimeti ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir takımı seni sapıtmaya çalışırdı. halbuki onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar, sana da bir zarar vermezler. allah sana kitap ve hikmet indirmiş, sana bilmediğini öğretmiştir. allah'ın sana olan nimeti ne büyüktür.

-- iktibas --

ayette bahsedilen kitap kur'an-ı kerim'dir. hikmet ise rasulullah (sav)'in hal ve sözleriyle bizlere anlattıklarıdır. bildiğimiz gibi hadisler rasulullah (sav)'in sözleri, sünnet ise davranışlarıdır. dolayısıyla ne gerek var sorusuna cevap, nisa 113. ayettir. kitabın yanında indirilen hikmettir. bu hikmet hem hadis ilmiyle hem de sahih icra edilen tasavvufla aktarılmaktadır.

ayrıca ahzab suresi 36. ayet açık bir şekilde ihtarda bulunur.


-- iktibas --

allah ve resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. kim allah’a ve resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.

-- iktibas --


bugün 5 vakit namazı mevcut düzende kılmamızın en büyük sebebi hadislerdir. aksi takdirde namaz ibadeti unutulabilirdi. bunun geleneksel olarak devam ettirileceğini iddia eden kuraniyyun takımı var. geleneksel olarak nasıl devam ettirilecekti? tabi ki zamanla tahrif olacaktı. hatta unutulacaktı. bugün hadislerin büyük bir kısmı hayatımıza tatbik edilemiyor olabilir. hakeza kur'an'ı da tatbik edemiyoruz. hadislere ne gerek var gözüyle bakıldığı takdirde, bir başka gün de kur'an'a ne gerek gözüyle bakılır.
ilk olarak ona bir hadis usülü kitabı ver,sonra evet kur'an bazı konuları eksik bırakmıştır ve bu yüzden hadislere ihtiyacımız vardır.çelişkili olduğunu düşündüğü hadislerin esbabül vurüd dediğimiz oluş gayelerine baksın ki yani bu da çelişkili olmadığını ortaya çıkaracaktır.yine tabi ki de en sahih zannetttiğimiz kaynakların içinde bile uydurma hadisler vardır ama bazı hadisler uydurma diye tüm hadisler reddedilemez.yapılması gereken iyi araştırmak.
peygamberimiz "size iki tane emanet bırakıyorum biri kur'andır diğeri ise sünnetimdir." buyurmaktadır.bu durumda herkes kafasına göre bu vardır bu yoktur diyemez,önce kişinin hadis kültürü edinmesi gerekir.diyanetin hadislerle islam eseri bu konuda iyi bir delil olabilir.
mustafa sıbaî, i̇slâm hukuku'nda sünnetin yeri. isimli eserin içeriğinde hadis-i şeriflerin müslüman hayatındaki yerinin kur'an-ı kerim ile nasıl sabit olduğu görülebilir.(#460441 myfriend veya ona ulaşabilecek arkadaşlar eğer sözlüğe geri dönersen bu entry özellikle senin yaşadığın problemle alakalıydı, ayrıca facebookta https://www.facebook.com/groups/usveihasene/?fref=nf grubuna girebilir burada ilgili konu hakkında bilgi alabiliryadahttps://www.facebook.com/ahmettahir.dayhan?fref=ufiadresinden dokuz eylül ilahiyatta hadis eğitimi veren kıymetli bir hocamıza danışabilirsin)
hangisinin yalan hangisinin gerçek olduğunu anlayabilmek için ciltlerce kitap yalayıp yutmuş olmak, ravi nedir sened nedir, zincir nedir, cerh nedir tadil nedir, garib nedir ve daha bir sürü şey bilmek gerektiği için, hiçbirini bilmezken, sahihliği üzerine yorum yapmanın haddimiz olmadığı, tüm bunları hıfzetmiş takva sahibi büyük imamların yönlendirmeleriyle, anlatımlarıyla sahih denilen kitaplardan okuyup öğrenmeye yaşamaya çalıştığımız mübarek sözler.
aslından okunması gerekendir. kuran gibi aslından okunur. insanı kendisinden dinlemek gibi, sözü söyleyeninden, söyleyenin lisanıyla görmek okumak duymak lazımdır.
rasulullah sallallahualeyhivesellem buyurdular ki:

"allah (c.c), bir kulunun hayrını (iyiliğini) isterse, ona kendi içinden bir nasihatçi nasip eder. böylece ona iyilikleri emreder ve onu haramlardan da sakındırır.”

[aclunî, keşfu'l-hafa 1/ 78]