1878'de antalya'da dünyaya gelmiş,1942'de i̇stanbul'da vefat etmiştir. türkçe kur'an tefsirlerinden birini telif etmiş din adamı, çevirmen ve hattattır.türkçe,arapça,farsça ve fransızcayı ileri derecede bilmektedir.diyanet işleri tarafından kabul edilen ilk tefsir olan 'hak dini kur'an dili' onun eseridir.
edebiyat ve din kültürü kipatlarımızda adı geçer.çevirileriyle tanınmıştır.(bkz:hak dini kur'an dili)
babası burdurun yazır köyünde doğmuş olan kendisi antalyanın elmalı kazasında dünyaya gelen alim.
antalya mebusu olarakda görev yapan hamdi yazır kanun-i esasinin değişmesinde önemli rol oynamış.
fransızcadan çeviri yaptığı bir kitap (metalib ve mezahib) olmasından anlaşıldığı üzre arapçanın yanında iyi derece fransızca da biliyordu.
antalya mebusu olarakda görev yapan hamdi yazır kanun-i esasinin değişmesinde önemli rol oynamış.
fransızcadan çeviri yaptığı bir kitap (metalib ve mezahib) olmasından anlaşıldığı üzre arapçanın yanında iyi derece fransızca da biliyordu.
abdülhamit han'ın hal fetvasını yazan kişiymiş.tanımak için yeterli.http://www.dunyabulteni.net/tarih-dosyasi/207790/sultan-abdulhamite-seni-millet-azletti-dediler
fransızca'dan çeviri yaptığı iki tane felesefe eseri vardır, biri yukarıda zikredilmiş. i̇ngiliz filozof alexander bain'in bir kitabını da i̇stintâcî ve i̇stikrâî mantık ismiyle çevirmiş, bu kitabı süleymaniye medresesi’nde öğrencilerine ders notu olarak vermiştir.
kemalist devirde yetişen "düşünür"lerin en meşhurlarının dahi, osmanlı son dönemindeki entelektüel birikime yetişememesi çok ilginç. dini mevzularda zaten kıyas yapılamaz ama felsefe, edebiyat ve mantıkta dahi durum aynı.
kemalist devirde yetişen "düşünür"lerin en meşhurlarının dahi, osmanlı son dönemindeki entelektüel birikime yetişememesi çok ilginç. dini mevzularda zaten kıyas yapılamaz ama felsefe, edebiyat ve mantıkta dahi durum aynı.
ulu hakan döneminin gafillerinden biri. mustafa kemal paşa'nın "bırakın da insanlar arap oğlunun yavelerini öğrensin" diyerek talimat verdiği meal ve tefsiri yapan şahıs.
“ben hâlis anadolulu, öz, oğuz yazır türküyüm. on beş yaşımda i̇stanbul’a geldim. ne arabistan’a gittim ne türkistan’a. ne i̇ran’ı gördüm ne frengistan’ı. öğrendiğimi bu vatanda öğrendim. yazır’ın, kayı, kınık, bayındır, eymir, avşar gibi büyük oğuz kabilelerinden biri olduğunu da arapça’dan, divan-u lugati’t-türk’ ten öğrendim. i̇ran’da çıkan yünden, avrupa’da bükülen ipten türk tezgâhında dokunan halıyı türk malı tanıdım. bir binanın mimarisi türk olmak için bütün kerestesi yerli olması lâzım değildir diye işittim. afrika madenlerinden çıkmış bir altının üzerinde bir türk sikkesi gördüğüm zaman ona afrikalının değil bizim altınımız dedim.
ruhî-i bağdadî’nin
sanma ey hâce ki senden zer u sim isterler
yevme lâ yenfeu’da kalb-i selim isterler
sözünü duyduğum vakit bunu türkçe’den başka bir lisanın edebiyatına kaydedemediğim gibi türkçe’nin en güzel sözlerinden tanımakta tereddüt etmedim"
hak dini kur'an dili 1. cilt, mukaddime
ruhî-i bağdadî’nin
sanma ey hâce ki senden zer u sim isterler
yevme lâ yenfeu’da kalb-i selim isterler
sözünü duyduğum vakit bunu türkçe’den başka bir lisanın edebiyatına kaydedemediğim gibi türkçe’nin en güzel sözlerinden tanımakta tereddüt etmedim"
hak dini kur'an dili 1. cilt, mukaddime