“ben hâlis anadolulu, öz, oğuz yazır türküyüm. on beş yaşımda i̇stanbul’a geldim. ne arabistan’a gittim ne türkistan’a. ne i̇ran’ı gördüm ne frengistan’ı. öğrendiğimi bu vatanda öğrendim. yazır’ın, kayı, kınık, bayındır, eymir, avşar gibi büyük oğuz kabilelerinden biri olduğunu da arapça’dan, divan-u lugati’t-türk’ ten öğrendim. i̇ran’da çıkan yünden, avrupa’da bükülen ipten türk tezgâhında dokunan halıyı türk malı tanıdım. bir binanın mimarisi türk olmak için bütün kerestesi yerli olması lâzım değildir diye işittim. afrika madenlerinden çıkmış bir altının üzerinde bir türk sikkesi gördüğüm zaman ona afrikalının değil bizim altınımız dedim.
ruhî-i bağdadî’nin
sanma ey hâce ki senden zer u sim isterler
yevme lâ yenfeu’da kalb-i selim isterler
sözünü duyduğum vakit bunu türkçe’den başka bir lisanın edebiyatına kaydedemediğim gibi türkçe’nin en güzel sözlerinden tanımakta tereddüt etmedim"
hak dini kur'an dili 1. cilt, mukaddime
ruhî-i bağdadî’nin
sanma ey hâce ki senden zer u sim isterler
yevme lâ yenfeu’da kalb-i selim isterler
sözünü duyduğum vakit bunu türkçe’den başka bir lisanın edebiyatına kaydedemediğim gibi türkçe’nin en güzel sözlerinden tanımakta tereddüt etmedim"
hak dini kur'an dili 1. cilt, mukaddime