minimal öykü denemeleri – dertli sözlük
i̇çerisine düştüğü kopkoyu yalnızlık fezasını aydınlatacak bir meşale olması niyetiyle çıkmıştı yolculuğa, ruhunun gün be gün çoraklaştığı o sıcak diyarlara... belki de aklını ve gönlünü esir alan duygusuzluk, sevgisizlik, bilinmezlik ve atalet heyulalarından kurtulmak için çırpındıkça daha da içine battığı dev kum şelaleleri içinden kendisini kurtaracak bir ip arayışındadır. bu bedevinin uzun çöl seferinde nazarlarını istila eden karamsarlık hicapların ardından gördüğü cennet misali vaha serabı, su ve serviler ancak bir rüya olabilmişti. anlamın ve anlamsızlığın, var oluşun ve yok oluşun, olmanın ya da olmamanın birbirinden ayrıldığı o incecik çizgi üzerinde yürümekte ısrar eden gönlü ıslak bedevi gökyüzündeki yıldızlara hasret kalmış, koyu bir bulut semayı kaplamış. o perdenin yırtılması ve yok olması için ellerini semaya kaldırıp dua etmekten başka bir çıkar yolu olmadığını anladığında yürümeyi bırakmış. avuçlarını açmış ve gönlündeki ıslaklık gözlerine yaş olarak aksetmiş. gözleri dolmuş ama ağlayamamış. çünkü ağlamayı hak etmediği düşüncesinden kendisini alamıyormuş.