said nursi – dertli sözlük
(bkz:bahtiyar bir ihtiyar var)

osman yüksel serdengeçti'nin yazısından;


bahtiyar bir ihtiyar var. etrafı, sekiz yaşından seksen yaşına kadar bütün nesiller tarafından sarılmış. yaşlar ayrı, başlar ayrı, işler ayrı... fakat bu ayrılıkta gayrılık yok! hepsi birşeye inanmış: allah'a, âlemlerin rabbi olan allah'a, onun ulu peygamberine, onun büyük kitabına. kur'ân henüz yeni nâzil olmuş gibi, herkes aradığını bulmuş gibi bir hal var onlarda. said nur ve talebelerini seyrederken, insan kendini âdetâ asr-ı saadette hissediyor. yüzleri nur, içleri nur, dışları nur... hepsi huzur içindeler. temiz, ulvî, sonsuz birşeye bağlanmak; her yerde hâzır, nâzır olana, âlemlerin yaratıcısına bağlanmak; o yolda yürümek, o yolun kara sevdâlısı olmak... evet, ne büyük saadet! said nur, üç devir yaşamış bir ihtiyar. gün görmüş bir ihtiyar. üç devir; meşrutiyet, ittihad ve terakki, cumhuriyet: bu üç devir büyük devrilişler, yıkılışlar, çökülüşlerle doludur. yıkılmayan kalmamış! yalnız bir adam var. o, ayakta. şark yaylalarından, güneşin doğduğu yerden istanbul'a kadar gelen bir adam. îmânı, sıradağlar gibi muhkem. bu adam, üç devrin şerirlerine karşı îmanlı bağrını siper etmiş. "allah" demiş, "peygamber" demiş, başka birşey dememiş; başı ağrı dağı kadar dik ve mağrur. hiçbir zâlim onu eğememiş, hiçbir âlim onu yenememiş. kayalar gibi çetin, müthiş bir irâde, şimşekler gibi bir zekâ; işte said nur! dîvân-ı harbler, mahkemeler, ihtilâller, inkılâplar, onun için kurulan îdam sehpâları, sürgünler bu müthiş adamı, bu mâneviyât adamını yolundan çevirememiş! o, bunlara îmânından gelen sonsuz bir kuvvet ve cesâretle karşı koymuş. kur'ân-ı kerîm'de
"inanıyorsanız muhakkak üstünsünüz" (âl-i imrân sûresi: âyet 133.) buyuruluyor. bu allah kelâmı, sanki said nur'da tecellî etmiş!

mahkemelerdeki müdâfaalarını okuduk. bu müdâfaalar bir nefis müdâfaası değildir; büyük bir dâvânın müdâfaasıdır. celâdet, cesâret, zekâ eseri, şâheseri...

niçin sokrat bu kadar büyüktür? bir fikir uğruna hayatı hakîr gördüğü için değil mi? said nur, en az bir sokrat'tır; fakat i̇slâm düşmanları tarafından bir mürtecî, bir softa diye takdim olundu. onlara göre büyük olabilmek için ecnebî olmak gerek. o, mahkemelerden mahkemelere sürüklendi. mahkûmken bile hükmediyordu. o, hapishânelerden hapishânelere atıldı. hapishâneler, zindanlar onun sâyesinde medrese-i yûsufiye oldu. said nur, zindanları nur, gönülleri nur eyledi. nice azılı katiller, nice nizam ve ırz düşmanları, bu îman âbidesinin karşısında eridiler; sanki yeniden yaratıldılar. hepsi halîm-selîm mü'minler haline, hayırlı vatandaşlar haline geldiler. sizin hangi mektepleriniz, hangi terbiye sistemleriniz bunu yapabildi, yapabilir?