said nursi – dertli sözlük
“firkatli ve gurbetli bir esarette fecir vaktinde ağlayan bir kalbin ağlayan ağlamalarıdır” başlığı altında şunları söylemiştir:

seherlerde eser bâd-ı tecelli
uyan ey gözlerim vakt-i seherde
i̇nâyet hâh zi dergâh-ı i̇lâhî
seherdir ehl-i zenbin tövbegâhı
uyan ey kalbim vakt-i fecirde
bi kûn tevbe, bi cû gufrân zi dergâh-ı i̇lâhî
şahsıyla cemaatini ayrı değerlendirmek gerektiği kanaatindeyim. bu değerlendirmede başı ise düzene bakış çekecektir. kendisinin ömrü düzenle mücadele etmekle geçmiş, çileden çileye koşmuş. cemaatine/cemaatlerine baktığımızda ise geriye saf bir m. kemal düşmanlığı kaldığını ve "benim cemaatime karışmayan iktidar ne yaparsa yapsın makbuldür" fikriyle hareket edildiğini görürüz. acınası bir hal.
https://www.youtube.com/watch?v=chyed2qkbng şöyle bir video ile analım üstadımızı. allah ondan ebeden razı olsun. onun gibi fikir mücahidlerini yetiştirmeye bizleri muvaffak kılsın.
tefekkür'de son asırların zirvesidir. otuzuncu lem'a gibi insana kainatı tefekkür noktasında birçok kapı açan, ism-i azam olarak meşhur olmuş altı ismin izahını yapan bu eser dört duvar arasında, türlü zorluklar ve sıkıntılar içerisinde iken eskişehir hapishanesinde yazılmış. hayret etmemek elde değil.
kendisi evvela (hatta belki sadece) "tarihçe-i hayat (envar yayınları)" kitabından öğrenilmesi gereken milyonlar muhakkıkin-i islamdan, hüccetul imandan birisidir... kendi tashih edip doğrudur dediği en muteber belki tek kaynak tarihçe-i hayat (envar yayınları) tır. burada kronolojik ve biyografik bilgiler bulunmakta. ama hakikaten yüzbinler nur talebesinin ittifakıyla bediüzzaman (allah ondan razı olsun) en doğru risaletun nur külliyatından bilinir, tanınır, anlaşılır.
sözler 269 ayet
mektubat 88 ayet
kastamonu lahikası 7 ayet
lemalar 65 ayet
emirdağ lahikası i-ii 6 ayet
nurun ilk kapısı 4 ayet
hutbei şamiye 3 ayet
asarı bediyye 6 ayet
tarihçei hayat 4 ayet
barla lahikası 22 ayet
şualar 48 ayet
işaretul icaz 47 ayet
mesnevii nuriye 49 ayet
kitapları tefsir değil, bütün kitapları sadece 618 ayeti içerir
herhangi bir üst düzey dil yada şaşırtıcı hayret edici bir yanı yok,normal bir insanında hikayeleştireceği gibi sıradan.ki zaten okuyan çoğu kişi anlayamaz son derece ağır bir dili var.genelde nur cemaati evlerinde zorla okutulur.neden kuran okumuyoruz onu da anlamış değilim.neyse

6236 ayetin hepsini kapsamaz.bu yüzden tefsir olarak değerlendirmek yanlış.
son derece saçma kısımlarıda vardır.örneğin
cebrailin hz.alinin kucağına kağıt düşürdüğünü söyler.
hz. ali’nin celcelûtiye adlı kasidesinin kendisini ve risalelerini asırlar öncesinden haber verdiğini ve alkışladığını söyler. buda abesle iştigaldir.
kendisini asrın mücedditi olarak görmektedir , ki biz peygamberden sonra vahiy gibi bir kapını kapandığından kuran kaynaklı olarak kesine kesin eminiz.
bana yazdırıldı şeklinde bir konu daha varki kimseye herhangi birşey yazdırılmış değil.nur cemaati öğrecileri her ne kadar bu konuyu laçkalaştırıp ilham vs gibi şeylerden bahsetselerde 6 yaşında çocuğun bile idrak edebileceği kadar net.

kaynak olarak kuran,ve peygamberin sünneti size yeterli olacaktır.başka bir şahsı üstad alim müceddit evliya olarak yüceltmek övmek ancak o şahsın yanlış beyanlarını görmezden gelmenize sebep olacaktır.

https://mehmetselvi.wordpress.com/2014/02/06/cebrail-hz-alinin-kucagina-bir-sahife-dusurmus-ve-o-sayfada-allah-said-nursi-nin-gelecegini-haber-vermis-saadettin-merdin/

unutmadan gazi mustafa kemal karşısındaki dik duruşu her zaman takdir edilesi.dönemin şartları düşünüldüğünde hayatı sefalet içerisinde geçmiş ve buna rağmen direnmiştir.
"zalimler için yaşasın cehennem " sözünde çektiği acının çığlıklarını duyabilirsiniz.
mekanı cennet olsun.
bir arkadaşım şöyle diyor üstadı anlatırken;"o degil de zamanında üstadı kimse desteklemediği gibi hocaların çoğu kösteklemişşimdi badem gözlü oldubademüzzaman oldu"
(bkz:bahtiyar bir ihtiyar var)

osman yüksel serdengeçti'nin yazısından;


bahtiyar bir ihtiyar var. etrafı, sekiz yaşından seksen yaşına kadar bütün nesiller tarafından sarılmış. yaşlar ayrı, başlar ayrı, işler ayrı... fakat bu ayrılıkta gayrılık yok! hepsi birşeye inanmış: allah'a, âlemlerin rabbi olan allah'a, onun ulu peygamberine, onun büyük kitabına. kur'ân henüz yeni nâzil olmuş gibi, herkes aradığını bulmuş gibi bir hal var onlarda. said nur ve talebelerini seyrederken, insan kendini âdetâ asr-ı saadette hissediyor. yüzleri nur, içleri nur, dışları nur... hepsi huzur içindeler. temiz, ulvî, sonsuz birşeye bağlanmak; her yerde hâzır, nâzır olana, âlemlerin yaratıcısına bağlanmak; o yolda yürümek, o yolun kara sevdâlısı olmak... evet, ne büyük saadet! said nur, üç devir yaşamış bir ihtiyar. gün görmüş bir ihtiyar. üç devir; meşrutiyet, ittihad ve terakki, cumhuriyet: bu üç devir büyük devrilişler, yıkılışlar, çökülüşlerle doludur. yıkılmayan kalmamış! yalnız bir adam var. o, ayakta. şark yaylalarından, güneşin doğduğu yerden istanbul'a kadar gelen bir adam. îmânı, sıradağlar gibi muhkem. bu adam, üç devrin şerirlerine karşı îmanlı bağrını siper etmiş. "allah" demiş, "peygamber" demiş, başka birşey dememiş; başı ağrı dağı kadar dik ve mağrur. hiçbir zâlim onu eğememiş, hiçbir âlim onu yenememiş. kayalar gibi çetin, müthiş bir irâde, şimşekler gibi bir zekâ; işte said nur! dîvân-ı harbler, mahkemeler, ihtilâller, inkılâplar, onun için kurulan îdam sehpâları, sürgünler bu müthiş adamı, bu mâneviyât adamını yolundan çevirememiş! o, bunlara îmânından gelen sonsuz bir kuvvet ve cesâretle karşı koymuş. kur'ân-ı kerîm'de
"inanıyorsanız muhakkak üstünsünüz" (âl-i imrân sûresi: âyet 133.) buyuruluyor. bu allah kelâmı, sanki said nur'da tecellî etmiş!

mahkemelerdeki müdâfaalarını okuduk. bu müdâfaalar bir nefis müdâfaası değildir; büyük bir dâvânın müdâfaasıdır. celâdet, cesâret, zekâ eseri, şâheseri...

niçin sokrat bu kadar büyüktür? bir fikir uğruna hayatı hakîr gördüğü için değil mi? said nur, en az bir sokrat'tır; fakat i̇slâm düşmanları tarafından bir mürtecî, bir softa diye takdim olundu. onlara göre büyük olabilmek için ecnebî olmak gerek. o, mahkemelerden mahkemelere sürüklendi. mahkûmken bile hükmediyordu. o, hapishânelerden hapishânelere atıldı. hapishâneler, zindanlar onun sâyesinde medrese-i yûsufiye oldu. said nur, zindanları nur, gönülleri nur eyledi. nice azılı katiller, nice nizam ve ırz düşmanları, bu îman âbidesinin karşısında eridiler; sanki yeniden yaratıldılar. hepsi halîm-selîm mü'minler haline, hayırlı vatandaşlar haline geldiler. sizin hangi mektepleriniz, hangi terbiye sistemleriniz bunu yapabildi, yapabilir?