insan hayatında birbirinin bağımlı değişkeni olan iki temel unsur.
"biz ise, ahlã¢k meselesinin merkezine sorumluluk kavramını koyuyoruz. bütün ahlã¢k doktrinleri sorumluluğu menfi açıdan ele aldılar, yani şu veya bu kötü fiilin gerçekleşmesinden doğan sorumluluktan bahsettiler. onlara göre sorumluluk bir caydırma, vazgeçirme sebebidir. bir hareket sebebi değildir. bizim anlayışımızda mesele yön değiştirmekte ve sorumluluk müsbet hale gelmektedir; o böylece hareketin bizzat sebebi olmaktadır. bu tarzda bir sorumluluk anlayışının kaynağı, düşüncenin ta kendisidir. düşünce, sorumluluk karşısında harekete geçmemekten dolayı kendisini suçlar. tamamiyle bir iç hali ve sadece bir pasiflik olan vizdan azabı duygusuyla da bizim sorumluluk anlayışımızın hiçbir benzerliği yoktur. çünkü vicdan azabı ahlaki davranış sahibinde hiçbir etki yaratmaz. -o, sebepten çok netice olsa gerek- bizim sorumluluğumuz evrensel olmaya can atan düşüncenin tabiatından ayrılmaz. hareketi evrensel nizama iten, insani endişedir. tıpkı hareket gibi, düşünce de bu endişeden doğmaktadır. bu evrensel sorumluluk manevi hayatımızı teşkil eden bir inanç hayatı içerisinde ortaya çıkmaktadır. endişe ile geliştirilmiş olan manevi hayat, kendisini doğuran endişeyi daimi surette geliştirir. sorumluluk,düşünme faaliyetini doğurur ve insan düşündükçe, yapacağı hareket karşısında kendini daha fazla sorumlu hisseder. o halde, kaynağı itibariyle manevi hayat ahlaki hayattan doğmaktadır. içgüdü, menfaat, sempati, saadet, iyilik ve vazife... bunların hepsi de insani duygular olduğu kadar pasifliği de ifade ederler. oysa ahlak, bütün bunların ötesinde ve üstünde yer alır. ahlakın alanını tanımak için, biri diğerine baskın çıkıyormuş gibi gözüken bu duyguların tahlilini yapmak, hiçbir şekilde yeterli değildir. sonlu olanda asla durmayıp, daima sonsuzluğa uzanan hareketin bizzat kendisinin derinlemesine tahlili gerekir."
nurettin topçu, isyan ahlakı, istanbul: dergã¢h yay., 1995. sayfa 31.