bu illet, milletin kendini yönetmesi, yöneteni seçmesi gibi özetlense de, mefahim mürur-u zamanla bir mana kazanır ki, bazan olur tam tebeddülen yüzden yüz değişir. inhiraf eder tam aksi maksuduna hizmet eder.
yeri geldi bir mesele diyelim: mesela hilafette milletin(*) kendini yönetmesidir. çünkü avamın kendini yönetecek adamı seçmesi demek, avamın kendi fikrine göre avamı yönetmesi demek değildir.
avam, başında kendi fikrinidekini görmekten ziyade, kendisini madden manen terakki ettirecek bir rehber, mürebbi görmek ister. milletin kanaatı kendinden üstünde itminan eder.
bu nazarla halife milletin seçimidir. çünkü hilafeti getirecek olan millet kâh şer'en kah itikaden mümindir, müselmandır, dolayısıyle aczini bilir, cenab ı hakkın, siyasetçe ve ilm-i hükumetçe kabiliyet-i fıtriyye olarak koyduğu bir rehberi seçer, teslim ve tevekkülle inkıyad eder. evet sessiz bir kabul gibi görünen, avamın hilafet müessesesini kabulü, aslında naklin ve aklın imtizacıyla bir seçimdir, rey-i kabuldür. nasıl ki rasulullahın s.t.a.v. bir mesele icra edildiğinde zahiren sükutu bir nevi kabuldür, sünene girer, sünnet-i seniyye olur. öyle de ümmetin bu sessiz kabulü bir reylemedir.
elhasıl. bu zamanın demokrasisi cumhuriyyeti yutmakla esasen hilafetteki cumhuriyetçiliği örtmek istiyor ki, cumhurun nefsini okşayan "kendi malikinizi seçiniz" emriyle birnevi istihraci terakki gösterip, hilafetten inhiraf ettirsin. böyle de olurmuş desin. hep bir reyleme mevzuunu nazara verip, cumhuriyetçiliği reyleme müessesinden ibaret servis ediyor.
haşa. cumhuriyetçilik halkın fikrine, ümmetin kabulüne mazhariyet ile, onu terakki, teceddüd ettirecek, fikri salahiyetini ve dünyevi huzurunu temin edecek bir müessesedir. bunun tek yolu ise reyleme olmadığı gibi, fıtrata mutabık "şart-ı cem üçtür, üç toplansa bir reis seçin" emrini imtisal eden insan, reisini de reyleme olmadan dahi tayin edebilir. çünkü fıtrat buna meyyaldir.
daha yazacaktım, mevzuu geniş, sülukundaki ahengi kırılmasın diye bıraktım.
yeri geldi bir mesele diyelim: mesela hilafette milletin(*) kendini yönetmesidir. çünkü avamın kendini yönetecek adamı seçmesi demek, avamın kendi fikrine göre avamı yönetmesi demek değildir.
avam, başında kendi fikrinidekini görmekten ziyade, kendisini madden manen terakki ettirecek bir rehber, mürebbi görmek ister. milletin kanaatı kendinden üstünde itminan eder.
bu nazarla halife milletin seçimidir. çünkü hilafeti getirecek olan millet kâh şer'en kah itikaden mümindir, müselmandır, dolayısıyle aczini bilir, cenab ı hakkın, siyasetçe ve ilm-i hükumetçe kabiliyet-i fıtriyye olarak koyduğu bir rehberi seçer, teslim ve tevekkülle inkıyad eder. evet sessiz bir kabul gibi görünen, avamın hilafet müessesesini kabulü, aslında naklin ve aklın imtizacıyla bir seçimdir, rey-i kabuldür. nasıl ki rasulullahın s.t.a.v. bir mesele icra edildiğinde zahiren sükutu bir nevi kabuldür, sünene girer, sünnet-i seniyye olur. öyle de ümmetin bu sessiz kabulü bir reylemedir.
elhasıl. bu zamanın demokrasisi cumhuriyyeti yutmakla esasen hilafetteki cumhuriyetçiliği örtmek istiyor ki, cumhurun nefsini okşayan "kendi malikinizi seçiniz" emriyle birnevi istihraci terakki gösterip, hilafetten inhiraf ettirsin. böyle de olurmuş desin. hep bir reyleme mevzuunu nazara verip, cumhuriyetçiliği reyleme müessesinden ibaret servis ediyor.
haşa. cumhuriyetçilik halkın fikrine, ümmetin kabulüne mazhariyet ile, onu terakki, teceddüd ettirecek, fikri salahiyetini ve dünyevi huzurunu temin edecek bir müessesedir. bunun tek yolu ise reyleme olmadığı gibi, fıtrata mutabık "şart-ı cem üçtür, üç toplansa bir reis seçin" emrini imtisal eden insan, reisini de reyleme olmadan dahi tayin edebilir. çünkü fıtrat buna meyyaldir.
daha yazacaktım, mevzuu geniş, sülukundaki ahengi kırılmasın diye bıraktım.