demokrasi – dertli sözlük
beladır.

daha ilkokuldayken kafamıza kazınan tanımı ''halkın kendi kendisini yönetmesi.''

öyle bir şey ki önce seçmene ''sizin fikirlerinizi de önemsiyoruz. artık yönetimde söz sahibisiniz. oylarınız çok önemli.'' denip gazlanıyor. ardından adaylığını koyanlar seçmenin ''duygularına'' hitap etmek için saçma sapan uğraşlara girip maymunluk yapıyor. seçilen ise iktidarlığında belki yararlı icraatlar da gerçekleştiriyor ama yine sırf oyları kaybetmemek için bir şeyler yapıyor. seçim yaklaştıkça daha da abartılıyor ve saçmalanıyor. tamamen duygusal bir yönetim biçimi.

bu da ülkenin kısır döngüye girmesine sebep oluyor.

demokrasiden hiçbir şey çıkmaz. hele bizim ülkemiz gibi yönetimde sürekli değişimin olduğu, oturmamış sistemlerin var olduğu ülkelerde söz konusu bile olacağını zannetmiyorum.
kralla-şahla-padişahla eşit olma zaafının kullanılarak medya organlarıyla manipüle edilmiş halkın kendini yönettiğini sandığı bir tiyatrodur.
aristo'nun en kötü iki yönetim biçiminden biri dediği yönetim biçimiymiş.

http://tr.boardest.com/thread/demokrasi-neden-kutsaldir
bu illet, milletin kendini yönetmesi, yöneteni seçmesi gibi özetlense de, mefahim mürur-u zamanla bir mana kazanır ki, bazan olur tam tebeddülen yüzden yüz değişir. inhiraf eder tam aksi maksuduna hizmet eder.

yeri geldi bir mesele diyelim: mesela hilafette milletin(*) kendini yönetmesidir. çünkü avamın kendini yönetecek adamı seçmesi demek, avamın kendi fikrine göre avamı yönetmesi demek değildir.
avam, başında kendi fikrinidekini görmekten ziyade, kendisini madden manen terakki ettirecek bir rehber, mürebbi görmek ister. milletin kanaatı kendinden üstünde itminan eder.
bu nazarla halife milletin seçimidir. çünkü hilafeti getirecek olan millet kâh şer'en kah itikaden mümindir, müselmandır, dolayısıyle aczini bilir, cenab ı hakkın, siyasetçe ve ilm-i hükumetçe kabiliyet-i fıtriyye olarak koyduğu bir rehberi seçer, teslim ve tevekkülle inkıyad eder. evet sessiz bir kabul gibi görünen, avamın hilafet müessesesini kabulü, aslında naklin ve aklın imtizacıyla bir seçimdir, rey-i kabuldür. nasıl ki rasulullahın s.t.a.v. bir mesele icra edildiğinde zahiren sükutu bir nevi kabuldür, sünene girer, sünnet-i seniyye olur. öyle de ümmetin bu sessiz kabulü bir reylemedir.

elhasıl. bu zamanın demokrasisi cumhuriyyeti yutmakla esasen hilafetteki cumhuriyetçiliği örtmek istiyor ki, cumhurun nefsini okşayan "kendi malikinizi seçiniz" emriyle birnevi istihraci terakki gösterip, hilafetten inhiraf ettirsin. böyle de olurmuş desin. hep bir reyleme mevzuunu nazara verip, cumhuriyetçiliği reyleme müessesinden ibaret servis ediyor.
haşa. cumhuriyetçilik halkın fikrine, ümmetin kabulüne mazhariyet ile, onu terakki, teceddüd ettirecek, fikri salahiyetini ve dünyevi huzurunu temin edecek bir müessesedir. bunun tek yolu ise reyleme olmadığı gibi, fıtrata mutabık "şart-ı cem üçtür, üç toplansa bir reis seçin" emrini imtisal eden insan, reisini de reyleme olmadan dahi tayin edebilir. çünkü fıtrat buna meyyaldir.

daha yazacaktım, mevzuu geniş, sülukundaki ahengi kırılmasın diye bıraktım.
tek dünya yönetimi gelecekse; gelmeden önce neden alternatif bir yönetim şekli üretmiyorsunuz.var olan koşullar hakkında yazıyoruz.şu anda da başka demokrasiden daha iyi bir yönetim şekli fikri olan varsa buyursun.tabi ki emeviler ve abbasiler'den de ders çıkararak.
yakın bir zamanda dünyadaki demokratik sistemin kurucuları tarafından ortadan kaldırılacak yönetim biçimi. yerini tek dünya yönetimi alacak. o zaman da tek dünya yönetimine mi ehven-i şer diyeceğiz?
halkının u müslüman iken din düşmanlarının bu halkı yönetmesine sebep olabilir. askeri teröristle savaşıp şehit düşen halkın terörist vekilleri olmasına da sebep olabilir.bu nasıl kendi kendini yönetmektir?