arasındaki bağ ilgi çekicidir.
şahsıma ait bugün tenefüste öğrencileri seyreder iken aklıma gelen teori/sentez/anlama.
okulu ve milli eğitimi bir sistem olarak ele alalım en başta. ve bu bir kenarda dursun. öğrenciler teneffüs esnasında bir kaos ortamı sergiler gibi bir görüntü vardır. ve fakat bunların hepsi tahmin edilmiş bir sistemin parçasıdır. kaos var gibi görünür. oysa istendik ve istenmedik davranışlar ve bunlara uygulanacak ödül ve yaptırımlar zaten belirlenmiştir. öğrencilerin tamamı bir kafesin içerisinde özgürce koşturmakta oyun oynamakta kavga etmekte düşmekte konuşmakta ve bağırmaktadır. oysa hepsi okul duvarlarının içerisinde bir kafestedir. zil çalınca sınıflara koşuşturmakta, beslenmelerini kantinde gerçekleştirmektedirler. ihtiyaçlarını hela da gidermekteler yine. ilk bakışta bunların genel görüntüsü kaos gibi görünse de hepsi kontrol altındadır. her türlü davranışları ile. nöbetçi öğretmenler polis gibi ortalıkta dolanmakta ve belirlenmiş suçları işleyenlere ceza vermektedir.
sınıfta sistem tarafından onaylanan ve emirlerini içeren ve belli bir şekle sokmaya matuf eğitim-öğretim yapılmaktadır. hangi cemaatsel* gruptan olursa olsun öğretmenlerin öğrettiği konular yıllardır tek düzedir. ve genel amaçların dışına çıkanı yoktur. çünkü içinde bulundukları yerde çarkın bir dişlisinden veya sistemin bir polisinden farksızdırlar. yapılan ve söylenen her şey sistem içi öngörülen ve tedbiri çok önceleri alınan şeylerdir.
bu ortam içine ilk girildiğinde bir karmaşa gibi görünse de aslında bir düzenin nasıl sağlıklı işlediğininde göstergesidir. hesap edilmeyen önceden tasarlanmayan hiç bir şey gerçekleşmemektedir. ve gelen her yeni birey çarkın dişlisi olmaya hazırdır. ister güden, ister güdülen olsun.
ve bu durum dünyanın geneline uygulandığında kafeste yaşadığımız gerçeği ile yüzyüzeyiz. savaşlar dahil her şey önceden kestirilebilir bir anlayış ile gerçekleştirilmektedir. ve bizler kimi zaman güden, kimi zaman güdülen olarak çarkın dişlisi olmaya devam etmekteyiz.