hak – dertli sözlük
ism-i azamdır. yokluktan varlığa çıkmış her-şey de en az bir vecihle hak ismi tezahür etmiş. çünkü var olan tahakkuk etmiştir.o zaman hak; bu cihetle her ve şey için ortak bir paydadır.o zaman hak; her ve şey içinde mevcut bir cevherdir. o zaman bu cevherin kimyasını anlamak, bu cevherin bulunduğu herşeye karşı doğru bir muamele, müessir bir müdahale imkanı doğurur.öyleyse anasır-ı erbaa gibi kull-u şeyde bulunan bu unsur, kimyasının keşfi için tefekkür laboratuvarına bir an evvel girmeli.benim laboratuvar sonuçlarım şöyle:- hak allahımızın malıdır. kimsenin uhdesine verilemez. - hak zatında güzeldir. - hak başkadır, tahakkuk ettirmek başka şeydir. zira her söylenen, her hal, her iş hak olmalı, fakat her hakkın herhangi bir usul, yer, zamanda tahakkuku hak olmaz. - şerli birisi ihkak-ı hak yapsa, hak kirlenmez, telvis olmaz.- şerli birisi hakkı tahakkuk ettirse, o hak, o kimsenin başka şerlerini ve başka haksızlıklarını örtmez, - hak, şerli çıkarlara alet edilmez.- bir hak, şerli kişinin elinde de parlasa, kişinin zemmi için o bir parça hakka zulmedilmez, yalandır denilmez.- şerlinin elinde parlayan hakka, şerre destek vermemek gibi niyetlere yüzüne karşı hak denilmese de, haksızdır demek caiz değildir, hakka zulüm olur. sûkut bu durumlarda evladır.- hayrlı birisi hakkı tahakkuk ettirmekle, o hakkın makamı yükselmez, kıymeti artmaz.- hayrlı birinin elinde bir hak parlasa, o hak ona hasredilmez.- ihkak-ı hak, sadece tahakkuk ettiği mesele için, ihkak edene faydadır, bir meseledeki hak, başka meselelerde de söyleyeni haklı çıkarmaz.- hak olduğunda şüphe olmayan iki hak birbiriyle çatışmaz, çekişmez, birbirini cerh etmez. ettiği düşünülüyorsa, ya hak ile tahakkuku iltibas ediliyor. yani uygulama hatası var, usulde yanlış var.- hak külliyetli ise, tahakkuku da külliyetlidir. külli bir hakikatı cüzi bir meydanda tahakkuk ettirmek hak değildir.- hak, telahuk-u efkar, tefekkür, istişare gibi umumi vasıtalarla kademeleri keşfedilen bir hazinedir. bu nedenle hakkın bir mertebesini daha keşfetme ihtimaliyle, sürekli daha ehak bir hakikatın varlığına inanmak ve aramak gerektir.اَللّهُمّ اَرِنَا الْحَقّ حَقّا وَارْزُقْنَا الِْتِّبَاعَ اِلَيْه وَاَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلً وَارْزُقْنَا الِْجْتِنَابَ عَنْهamin