eğitim sistemi'nde modernleşme çabaları tanzimat ile beraber hızlanmıştır. medreseden ayrı, modern bilimlerin de öğretileceği darülfünun girişimi, 1846 yılında başlamıştır. 1924'de medreseler kapatılmış, darülfünuna hoca yetiştirmek amaçlı fransa'ya öğrenciler gönderilmiş, avrupa'dan profesörler getirilerek eğitime başlanmıştır. kurulan ilk darülfünun şimdiki istanbul üniversitesi'nin ilk dönemleridir. 1933 'de darülfünun'un adı, istanbul üniversitesi olarak değiştirilmiştir.
bilginin rasyonelleştirilmesinin ardından eşyaya dair özün, mananın geride bırakılıp tecrübe edilenin mutlaklaştırıldığı "yeni", "çağdaş" eğitsel düzen denilebilir. tabii ki ülkemiz bazında bu yenilik faydadan çok kalitesizliği, ilerlemeden çok yerinde saymayı getirdi. teknolojik araç ve gereçler ile donatılmış modern eğitim, simülasyon cihazlarıyla öğretim sürecini destekleme imkanı verirken bu öğretimin asıl öznesi olan bireylerdeki doğal farklılaşmayı göz ardı etti. sonuç olarak aynı eğitim sisteminden yararlanan öğrencilerin çok çeşitli renklerde zihin ve beceri kabiliyetlerine sahip olması beklenirken belirli kalıplarda sığlaşmış öğrenci profilleri oluştu. başta yapılan bilginin sadece rasyonel kalıba sokulması hatası kaçınılmaz olarak bu durumu doğurdu. bahsettiğimiz modern eğitim sistemi edebiyat üretemiyor edebiyat ezberletiyor, hukuk üretemiyor hukuk ezberletiliyor çünkü bilgi yalnızca dışardan tecrübe ederek aldıklarımızdır.
pasi sahlberg’in “eğitimde finlandiya modeli” kitabı eğitim sistemin modernleşmesi hakkında yazılmış en iyi kitaplardan biridir. çağı yakalamanın ve “modern” ülke olmanın sırrı; ilgili ülkenin kültürüyle, özüyle harmanlanmış modern bir eğitim sistemini tesis etmek, bireysel farklılıkları zenginlik olarak görüp her anlamda güçlü bir nesil inşa etmekten geçer.
