tekrar edilen zikrin sayısını belirlemek amacıyla ipe dizilen belli sayıdaki boncuklar.
tesbih kelimesi allahı zikretmenin yanında zikirlerin sayısını belirlemede kullanılan aletin adı olmuş ve türkçede ses uyumuna göre tespih şekline dönüşmüştür. araplar tesbih aleti anlamında misbaha kelimesini kullanırlar. islâmda tesbihin ilk ortaya çıkışı sahâbe dönemine kadar uzanır. zikirlerin eksik veya fazla yapılmasının sünnete uygun düşmeyeceğini düşünen sahâbeden bazıları çakıl taşı, hurma çekirdeği veya ip üzerine atılmış düğümlerle sayıyı belirlemeye çalışırlardı. tavsiye edilen farklı rakamlarda başka zikirler söz konusu ise de namazlardan sonra otuz üçer defa sübhânallah, elhamdülillâh, allahu ekber demenin mükâfatıyla ilgili olanlar diğerlerine göre öne çıkmaktadır.
müslümanların kullandığı tesbih 33, 99, 500, 1000 ve 5000lik olabilmektedir. genellikle 99luklar cami ve evlerde, 500lük ve 1000likler tekkelerde yer alır. bunların taneleri normal tesbih taneleri büyüklüğünde olduğu gibi çok daha büyük olanları da vardır. 500lük ve 1000lik zikir tesbihleri vefat ettiğinde şeyhin sandukasına asılır. suriyeli alevîler kırk erenlerden esinlenerek kırklı tesbih kullanırlar. alevî tesbihlerinde renklerden kırmızı hz. aliyi, beyaz fâtımayı, sarı hasanı ve yeşil hüseyini temsil etmektedir.
tam bir tesbih taneler, imâme, nişane (durak), pul, tepelik, püskül (veya kamçı) gibi bölümlerden meydana gelir. parçaların şekil ve tezyinat itibariyle birbirine uyumlu ve bir bütün halinde olması gerekir. eskiden taneler çıkrık-kemâne denilen el tornalarında yapılırdı. tane taslağı çıkrığa takılan ve kemâne ile ileri geri döndürülen matkapla delinir, sonra deliğin bir tarafı çarkûşe adlı konik matkapla genişletilir ve ardından taslak malafaya takılarak önce arda, peşinden rende denilen kalemlerle şekillendirilip kaol ile cilâlanırdı. tesbih ustaları 1965ten sonra elektrikli torna kullanmaya yönelmiş, son dönemlerde ise bilgisayarlı tornalarla bu iş daha kolay hale gelmiştir.
tesbih yapılan maddeler genelde mineraller, değerli madenler, hayvanlardan elde edilen kabuk, kemik, boynuz türleri ve dişler; denizden çıkarılan inci, mercan ve sedef; bazı fosiller; sert veya kokulu ağaçlar; bir kısım bitkilerin çekirdekleri ve son zamanlarda ortaya çıkan sentetik maddeler şeklinde ele alınabilir. minareller otuz üçlük bir tesbihin her tanesi farklı bir türden yapılacak kadar çeşitlidir. değişik renklerde akik, jasper, ametist, malakit, hematit, oniks, unakit, azurit, kuvars, ayn-i hir, kaplan gözü,turkuaz, lapis, necef, yeşim, yakut, zebercet, zümrüt ve afganistanda çıktığı yere nisbetle "şahmaksut" denilen (şah maksûd) şeffaf serpartin bunların başlıcalarıdır. amber, bağa, balık dişleri, şîr-i mâhî (deniz aslanı, mors) dişi, fildişi, zergerdandan (gergedan boynuzu) elde edilen maddeler de tesbih yapımında kullanılır. tesbih yapılan çok sayıda ağaç türü vardır, bunlardan bazıları şunlardır: assamela (afrormasia [pericopsis elata] ), abanoz, anjan, ardıç, demirhindi, fıstık, gül ağacı, pelesenk, sakız, sandal, servi, tik, kokobolo, şimşir ve öd ağacı. bir tür hindistan cevizinin kabuğundan elde edilen kuka tesbihler çok değerlidir. ayrıca on yılda olgunlaşan ve dünyanın en büyük meyvesi kabul edilen, yine bir tür hindistan cevizinin zamanla taş sertliğinde katılaşmış sütü olan narçıl, kuruyunca sertleşen andız meyvesi, hurma ve zeytin çekirdekleri de tesbih yapımında kullanılır. daha çok baltık denizi etrafındaki ülkelerde toprak altından çıkarılan ve bir çam reçinesi fosili olan kehribar da tesbih imalinde yararlanılan en değerli maddelerdendir. son zamanlarda katalin, bakalit ve fiber gibi sentetik maddelerden tesbih yapımı yaygınlaşmıştır.
tesbihin taneleri genellikle küre, yassıca yuvarlak, elips, dolgun ya da yarım beyzî (söbü), şalgamî, üstüvâne, kesme (iki tarafı düz), fasetalı (elmas gibi tıraş edilmiş) şeklinde olabilir. doksan dokuzluk tesbihlerde otuz üçlük bölümlerin arasına diğer tanelerden biraz dışa doğru taşan ve durak denilen (nişane, halk arasında müezzin) iki adet ayırıcı parça yerleştirilir. duraklar biçim bakımından imâmelerle bir bütünlük arzeder. bazen tanelerin maddesinden ayrı bir maddeden, bazan da bunların iki tarafına farklı renkte taneler konulmuş olabilir. pullar daha çok otuz üçlük tesbihlerin her on bir tanesi arasına konur. tanelerin dizildiği ipin birleştiği yerde tesbihin imâme denilen uzunca başlığı yer alır. imâme tepelikle birlikte tesbih ustasının sanat gücünü gösterdiği en önemli parçadır. klasik ağaç tesbihlerde imâmeden sonra ipek bir püskül veya imâme ile arasına küçük taneler dizilmiş, tepelik (hâtime) yer alır. tepelik, tanelerin dizildiği ipin (tahril) düğümünü gizleyen, ipin içinden geçirildiği çivi geri çekilerek ağzı kapatılan uzunca bir parçadır. torna sanatının inceliklerine izin vermeyen taş tesbihlerde ise genellikle, imâmenin ucuna altın veya gümüş kılaptanla örülmüş ve küçük mercan parçalarıyla bezenmiş kamçı takılır. tanelerin arasına süs olarak fazladan konulan parçalara harç adı verilir. tesbihlerin küçük tanelilerine zenne (kadın tesbihi), 1000 tanelilerine elfiye denir.
tesbih çekmenin bazı kurallarından söz edilir. meselâ yaz aylarında doğal kristal olan necef, şahmaksut, yeşim ve kâbe toprağı tesbihler çekilmelidir, bunların dışındakiler yazın sıcağında ele yapışır. kehribar tesbihler yumuşak olduğundan deliklerinin büyümemesi için daha nazik çekilir. tesbihlerin yere düşürülmemesine dikkat edilmelidir. çünkü tanelerin üzerinde meydana gelecek pürüzler tesbihin değerini düşürür.
tesbih kültürü islamiyet'e has değildir. günümüzdeki formuyla en erken örnekleri hinduizme kadar götürülebilen tesbih kültürünün antik peruda ipe düğüm atmak şeklinde uygulanan ve quipu denilen hesaplama sistemiyle ilişkisi olması muhtemeldir. quipu peru dilinde düğüm demektir. ipliğe düğüm atma geleneği aslında hemen her toplumda vardır. güney amerikada guiana yerlileri bayram ve kutsal günlerin tesbitinde düğümlü iplerden oluşan takvim kullanıyorlardı. çinde yung-ching-che zamanında ipliklere atılan farklı düğümlerin sayıları ve aralıkları farklı anlamlar ifade ediyordu. ipliğe dizili boncuklardan oluşan gerdanlık gibi tesbihe geçişin zamanı kesin şekilde bilinmemekle beraber ilk defa ortadoğuda kullanılmış olması muhtemeldir. eski mısırda firavun tutankamonun mezarında bulunan otuz yedi taştan müteşekkil bir nesnenin dua etmede kullanılan bir tesbih olduğu düşünülmektedir.
eski romada kadınların kullandığı taştan yapılmış kolyeleri ifade eden monile kelimesi aynı zamanda zikretme anlamına gelmektedir. kelimenin içeriğindeki bu kavramsal yapı, kolye türünden nesnelerin dua için kullanılan bir fonksiyona sahip bulunduğuna işaret etmektedir. batıda tesbih karşılığı kullanılan beads kelimesi anglosakson dillerde dua anlamındaki beade veya bededen gelmektedir.
daha gelişmiş bir form olarak tesbih kültürünün klasik anlamıyla ilk bilinen örnekleri hinduizmde ortaya çıkar. hinduizmde tesbih japamâlâ (zikir çelengi) veya smarani (hatırlatan nesne) adıyla bilinir. hint kültüründe bu gelenek, muhtemelen antik hindistan kültüründe hesap yapma amacıyla kullanılan pae jamaslara kadar uzanır. hint purana geleneğinde tesbihin ilk formu, şivanın karısı satinin ölümü üzere yaptığı dua sırasında elinde tuttuğu nesneye kadar çıkartılır. hinduizmde tanrıların isimlerini zikretmede, dua etmede veya konsantrasyon esnasında kullanılan tesbih, çakıl taşı, metal veya ahşap gibi çeşitli objelerden yapılır ve 108 adet parçacıktan oluşur, şivacı olarak bilinen hindu mezhebinde tesbih tanelerinin sayısı otuz ikidir. hint dinî heykellerinde brahmanın dört elinden sağ ön eli, durgasın sekiz elinden sekizincisi, ganganın dört elinden biri, sarasvatinin yine dört elinden biri tesbih taşır. tesbih aynı ad, form ve amaçla budistlerde ve sihlerde de kullanılır. hinduların tesbihleriyle budistlerin tesbihleri arasında pek fazla fark gözlenmez. bazıları turkuaz, mercan, amber, gümüş, inci gibi daha değerli materyallerden yapılır. yöreye ve mezhebe göre de boncuk sayılarında bazı farklılıklar görülebilir.
çin budistlerinin su-chu denilen tesbihe tibetde phreng-ba (theng-wa) adı verilir ve lamaların kıyafetlerinde tamamlayıcı bir aksesuar olarak yer alır. değişik tanrılar için farklı renkte tesbihler kullanılır ve dindarlar çoğu kere sanskritçe birtakım ifadeleri tekrarlar. tanınmış zikirleri om mani padme (pedme) hum ifadesidir. 108 taneli tesbih yirmi yedişerden dört bölüme ayrılır. aralarına diğerlerine göre daha büyük veya farklı renkte üç boncuk konur. 10.800 sayısına ulaşıncaya kadar zikir tekrarlanır. 108 rakamının budanın havârilerini temsil ettiği söylenir. ancak budanın öğrencilerinin sayısı on sekiz olduğundan bu sayıda boncuğu olan küçük tesbihler de yapılmıştır. bazılarına göre asıl rakam 100dür ve fazladan olan sekiz boncuk ihtiyaten konulmuştur. burma tesbihleri de 108 tanelidir ve tesbih çekimi esnasında budizm teslîsi tabir edilen üç sığınağın adı tekrarlanır. bunlar phra (büyük buda), tara (dharma) ve sanghadır (soylu). tesbihin devri tamamlandığında imâme yerindeki merkezî boncuk tutulur ve anitsa, dukka, anatha (fâni, acı, gerçek dışı) sözleri tekrarlanır. japonyada sho-zuku-jiu-dzu denilen tesbihi budistler milâttan sonra vi. yüzyıldan itibaren kullanmıştır. burada sosyal statü sembollü tesbihler klasik japon evinde özellikle çay odasının duvarını süsler. japonlar modaya, sahibinin zevkine ve servetine göre değerli, ortadan ikiye ayrılan 112 boncuklu tesbihler taşır. eskiden japon din adamları boyunlarına bodhi ağacından yapılmış tesbih takarlardı.
modern zamanlarda ve özellikle katolik kilise geleneğinde tesbih kullanmanın önemi meryem vizyonları ile kökleştirilmeye çalışılmıştır. buna göre 1858de lourdesda aziz bernadette soubirousa görünen meryem ondan tesbih çekmesini istemiştir. bu olayın birçok defa gerçekleştiği yere tesbih bazilikası (the rosary basilica) inşa edilmiştir. 1917de portekizde üç çocuğa görünen meryem (lady of fatıma) öyküsü katolik kilisesinde tesbih geleneğinin belirlenmesinde önemli rol oynamıştır. üç çocuktan biri olan lucia santosun verdiği bilgiye göre bu esnada meryemin elinde bir tesbih vardır. bu sebeple bugün tesbih çekerken yapılan duaya bir fâtıma duası eklenmiştir. 1933te belçikada banneuxda mariette beco adında küçük bir kıza görünen meryem vizyonunda da benzeri bir olay yaşanmıştır. bir başka olay 1973te rahibe agnes sasagawa tarafından tecrübe edilmiştir. papa ii. john 1999 yılında tesbih kullanmayı teşvik etmiş, ekim 2002den ekim 2003e kadar olan bir yıllık süreyi tesbih yılı ilân etmiştir. bu tarihlerden itibaren batıda tesbih kullanımı daha da yaygınlaşmıştır. batıda ilgi duyulan dinlerden biri olan budizmin de bunda etkisi olmalıdır.
bugün özellikle katolik ve ortodoks geleneğinde tesbih özel dualar eşliğinde kullanılan, tanrıya yaklaştırıcı bir dinî nesne hüviyetine sahiptir. batıda tesbih ustalarına paternoster diyorlardı. bunlar osmanlılarda olduğu gibi el tornalarında tesbih çekerlerdi. taş ya da benzeri nesnelerden yapılan tesbih muhtemelen, manastırlardaki dualar esnasında mezmurlardan seçilerek okunan 150 ilâhiye nisbetle 150 tanecikten müteşekkildir. bir tesbih dizisi üzerinde bulunan 150 tanecik on beş adet daha büyük tanecikler (nişane) dizisiyle onlu bölümlere ayrılır. her tesbih dizisini oluşturan ipin ucunda bir haç figürü bulunur. tesbih çekmeye başlanmadan önce mutlaka haç çıkartılmalıdır. tesbih çekimi esnasında özellikle incilde anlatıldığı kadarıyla meryemin hayatına konsantre olunur. protestanlarda ve yahudilikte tesbih geleneği yoktur.
(bkz:türkiye diyanet vakfı islam ansiklopedisi c. 40)
tesbih kelimesi allahı zikretmenin yanında zikirlerin sayısını belirlemede kullanılan aletin adı olmuş ve türkçede ses uyumuna göre tespih şekline dönüşmüştür. araplar tesbih aleti anlamında misbaha kelimesini kullanırlar. islâmda tesbihin ilk ortaya çıkışı sahâbe dönemine kadar uzanır. zikirlerin eksik veya fazla yapılmasının sünnete uygun düşmeyeceğini düşünen sahâbeden bazıları çakıl taşı, hurma çekirdeği veya ip üzerine atılmış düğümlerle sayıyı belirlemeye çalışırlardı. tavsiye edilen farklı rakamlarda başka zikirler söz konusu ise de namazlardan sonra otuz üçer defa sübhânallah, elhamdülillâh, allahu ekber demenin mükâfatıyla ilgili olanlar diğerlerine göre öne çıkmaktadır.
müslümanların kullandığı tesbih 33, 99, 500, 1000 ve 5000lik olabilmektedir. genellikle 99luklar cami ve evlerde, 500lük ve 1000likler tekkelerde yer alır. bunların taneleri normal tesbih taneleri büyüklüğünde olduğu gibi çok daha büyük olanları da vardır. 500lük ve 1000lik zikir tesbihleri vefat ettiğinde şeyhin sandukasına asılır. suriyeli alevîler kırk erenlerden esinlenerek kırklı tesbih kullanırlar. alevî tesbihlerinde renklerden kırmızı hz. aliyi, beyaz fâtımayı, sarı hasanı ve yeşil hüseyini temsil etmektedir.
tam bir tesbih taneler, imâme, nişane (durak), pul, tepelik, püskül (veya kamçı) gibi bölümlerden meydana gelir. parçaların şekil ve tezyinat itibariyle birbirine uyumlu ve bir bütün halinde olması gerekir. eskiden taneler çıkrık-kemâne denilen el tornalarında yapılırdı. tane taslağı çıkrığa takılan ve kemâne ile ileri geri döndürülen matkapla delinir, sonra deliğin bir tarafı çarkûşe adlı konik matkapla genişletilir ve ardından taslak malafaya takılarak önce arda, peşinden rende denilen kalemlerle şekillendirilip kaol ile cilâlanırdı. tesbih ustaları 1965ten sonra elektrikli torna kullanmaya yönelmiş, son dönemlerde ise bilgisayarlı tornalarla bu iş daha kolay hale gelmiştir.
tesbih yapılan maddeler genelde mineraller, değerli madenler, hayvanlardan elde edilen kabuk, kemik, boynuz türleri ve dişler; denizden çıkarılan inci, mercan ve sedef; bazı fosiller; sert veya kokulu ağaçlar; bir kısım bitkilerin çekirdekleri ve son zamanlarda ortaya çıkan sentetik maddeler şeklinde ele alınabilir. minareller otuz üçlük bir tesbihin her tanesi farklı bir türden yapılacak kadar çeşitlidir. değişik renklerde akik, jasper, ametist, malakit, hematit, oniks, unakit, azurit, kuvars, ayn-i hir, kaplan gözü,turkuaz, lapis, necef, yeşim, yakut, zebercet, zümrüt ve afganistanda çıktığı yere nisbetle "şahmaksut" denilen (şah maksûd) şeffaf serpartin bunların başlıcalarıdır. amber, bağa, balık dişleri, şîr-i mâhî (deniz aslanı, mors) dişi, fildişi, zergerdandan (gergedan boynuzu) elde edilen maddeler de tesbih yapımında kullanılır. tesbih yapılan çok sayıda ağaç türü vardır, bunlardan bazıları şunlardır: assamela (afrormasia [pericopsis elata] ), abanoz, anjan, ardıç, demirhindi, fıstık, gül ağacı, pelesenk, sakız, sandal, servi, tik, kokobolo, şimşir ve öd ağacı. bir tür hindistan cevizinin kabuğundan elde edilen kuka tesbihler çok değerlidir. ayrıca on yılda olgunlaşan ve dünyanın en büyük meyvesi kabul edilen, yine bir tür hindistan cevizinin zamanla taş sertliğinde katılaşmış sütü olan narçıl, kuruyunca sertleşen andız meyvesi, hurma ve zeytin çekirdekleri de tesbih yapımında kullanılır. daha çok baltık denizi etrafındaki ülkelerde toprak altından çıkarılan ve bir çam reçinesi fosili olan kehribar da tesbih imalinde yararlanılan en değerli maddelerdendir. son zamanlarda katalin, bakalit ve fiber gibi sentetik maddelerden tesbih yapımı yaygınlaşmıştır.
tesbihin taneleri genellikle küre, yassıca yuvarlak, elips, dolgun ya da yarım beyzî (söbü), şalgamî, üstüvâne, kesme (iki tarafı düz), fasetalı (elmas gibi tıraş edilmiş) şeklinde olabilir. doksan dokuzluk tesbihlerde otuz üçlük bölümlerin arasına diğer tanelerden biraz dışa doğru taşan ve durak denilen (nişane, halk arasında müezzin) iki adet ayırıcı parça yerleştirilir. duraklar biçim bakımından imâmelerle bir bütünlük arzeder. bazen tanelerin maddesinden ayrı bir maddeden, bazan da bunların iki tarafına farklı renkte taneler konulmuş olabilir. pullar daha çok otuz üçlük tesbihlerin her on bir tanesi arasına konur. tanelerin dizildiği ipin birleştiği yerde tesbihin imâme denilen uzunca başlığı yer alır. imâme tepelikle birlikte tesbih ustasının sanat gücünü gösterdiği en önemli parçadır. klasik ağaç tesbihlerde imâmeden sonra ipek bir püskül veya imâme ile arasına küçük taneler dizilmiş, tepelik (hâtime) yer alır. tepelik, tanelerin dizildiği ipin (tahril) düğümünü gizleyen, ipin içinden geçirildiği çivi geri çekilerek ağzı kapatılan uzunca bir parçadır. torna sanatının inceliklerine izin vermeyen taş tesbihlerde ise genellikle, imâmenin ucuna altın veya gümüş kılaptanla örülmüş ve küçük mercan parçalarıyla bezenmiş kamçı takılır. tanelerin arasına süs olarak fazladan konulan parçalara harç adı verilir. tesbihlerin küçük tanelilerine zenne (kadın tesbihi), 1000 tanelilerine elfiye denir.
tesbih çekmenin bazı kurallarından söz edilir. meselâ yaz aylarında doğal kristal olan necef, şahmaksut, yeşim ve kâbe toprağı tesbihler çekilmelidir, bunların dışındakiler yazın sıcağında ele yapışır. kehribar tesbihler yumuşak olduğundan deliklerinin büyümemesi için daha nazik çekilir. tesbihlerin yere düşürülmemesine dikkat edilmelidir. çünkü tanelerin üzerinde meydana gelecek pürüzler tesbihin değerini düşürür.
tesbih kültürü islamiyet'e has değildir. günümüzdeki formuyla en erken örnekleri hinduizme kadar götürülebilen tesbih kültürünün antik peruda ipe düğüm atmak şeklinde uygulanan ve quipu denilen hesaplama sistemiyle ilişkisi olması muhtemeldir. quipu peru dilinde düğüm demektir. ipliğe düğüm atma geleneği aslında hemen her toplumda vardır. güney amerikada guiana yerlileri bayram ve kutsal günlerin tesbitinde düğümlü iplerden oluşan takvim kullanıyorlardı. çinde yung-ching-che zamanında ipliklere atılan farklı düğümlerin sayıları ve aralıkları farklı anlamlar ifade ediyordu. ipliğe dizili boncuklardan oluşan gerdanlık gibi tesbihe geçişin zamanı kesin şekilde bilinmemekle beraber ilk defa ortadoğuda kullanılmış olması muhtemeldir. eski mısırda firavun tutankamonun mezarında bulunan otuz yedi taştan müteşekkil bir nesnenin dua etmede kullanılan bir tesbih olduğu düşünülmektedir.
eski romada kadınların kullandığı taştan yapılmış kolyeleri ifade eden monile kelimesi aynı zamanda zikretme anlamına gelmektedir. kelimenin içeriğindeki bu kavramsal yapı, kolye türünden nesnelerin dua için kullanılan bir fonksiyona sahip bulunduğuna işaret etmektedir. batıda tesbih karşılığı kullanılan beads kelimesi anglosakson dillerde dua anlamındaki beade veya bededen gelmektedir.
daha gelişmiş bir form olarak tesbih kültürünün klasik anlamıyla ilk bilinen örnekleri hinduizmde ortaya çıkar. hinduizmde tesbih japamâlâ (zikir çelengi) veya smarani (hatırlatan nesne) adıyla bilinir. hint kültüründe bu gelenek, muhtemelen antik hindistan kültüründe hesap yapma amacıyla kullanılan pae jamaslara kadar uzanır. hint purana geleneğinde tesbihin ilk formu, şivanın karısı satinin ölümü üzere yaptığı dua sırasında elinde tuttuğu nesneye kadar çıkartılır. hinduizmde tanrıların isimlerini zikretmede, dua etmede veya konsantrasyon esnasında kullanılan tesbih, çakıl taşı, metal veya ahşap gibi çeşitli objelerden yapılır ve 108 adet parçacıktan oluşur, şivacı olarak bilinen hindu mezhebinde tesbih tanelerinin sayısı otuz ikidir. hint dinî heykellerinde brahmanın dört elinden sağ ön eli, durgasın sekiz elinden sekizincisi, ganganın dört elinden biri, sarasvatinin yine dört elinden biri tesbih taşır. tesbih aynı ad, form ve amaçla budistlerde ve sihlerde de kullanılır. hinduların tesbihleriyle budistlerin tesbihleri arasında pek fazla fark gözlenmez. bazıları turkuaz, mercan, amber, gümüş, inci gibi daha değerli materyallerden yapılır. yöreye ve mezhebe göre de boncuk sayılarında bazı farklılıklar görülebilir.
çin budistlerinin su-chu denilen tesbihe tibetde phreng-ba (theng-wa) adı verilir ve lamaların kıyafetlerinde tamamlayıcı bir aksesuar olarak yer alır. değişik tanrılar için farklı renkte tesbihler kullanılır ve dindarlar çoğu kere sanskritçe birtakım ifadeleri tekrarlar. tanınmış zikirleri om mani padme (pedme) hum ifadesidir. 108 taneli tesbih yirmi yedişerden dört bölüme ayrılır. aralarına diğerlerine göre daha büyük veya farklı renkte üç boncuk konur. 10.800 sayısına ulaşıncaya kadar zikir tekrarlanır. 108 rakamının budanın havârilerini temsil ettiği söylenir. ancak budanın öğrencilerinin sayısı on sekiz olduğundan bu sayıda boncuğu olan küçük tesbihler de yapılmıştır. bazılarına göre asıl rakam 100dür ve fazladan olan sekiz boncuk ihtiyaten konulmuştur. burma tesbihleri de 108 tanelidir ve tesbih çekimi esnasında budizm teslîsi tabir edilen üç sığınağın adı tekrarlanır. bunlar phra (büyük buda), tara (dharma) ve sanghadır (soylu). tesbihin devri tamamlandığında imâme yerindeki merkezî boncuk tutulur ve anitsa, dukka, anatha (fâni, acı, gerçek dışı) sözleri tekrarlanır. japonyada sho-zuku-jiu-dzu denilen tesbihi budistler milâttan sonra vi. yüzyıldan itibaren kullanmıştır. burada sosyal statü sembollü tesbihler klasik japon evinde özellikle çay odasının duvarını süsler. japonlar modaya, sahibinin zevkine ve servetine göre değerli, ortadan ikiye ayrılan 112 boncuklu tesbihler taşır. eskiden japon din adamları boyunlarına bodhi ağacından yapılmış tesbih takarlardı.
modern zamanlarda ve özellikle katolik kilise geleneğinde tesbih kullanmanın önemi meryem vizyonları ile kökleştirilmeye çalışılmıştır. buna göre 1858de lourdesda aziz bernadette soubirousa görünen meryem ondan tesbih çekmesini istemiştir. bu olayın birçok defa gerçekleştiği yere tesbih bazilikası (the rosary basilica) inşa edilmiştir. 1917de portekizde üç çocuğa görünen meryem (lady of fatıma) öyküsü katolik kilisesinde tesbih geleneğinin belirlenmesinde önemli rol oynamıştır. üç çocuktan biri olan lucia santosun verdiği bilgiye göre bu esnada meryemin elinde bir tesbih vardır. bu sebeple bugün tesbih çekerken yapılan duaya bir fâtıma duası eklenmiştir. 1933te belçikada banneuxda mariette beco adında küçük bir kıza görünen meryem vizyonunda da benzeri bir olay yaşanmıştır. bir başka olay 1973te rahibe agnes sasagawa tarafından tecrübe edilmiştir. papa ii. john 1999 yılında tesbih kullanmayı teşvik etmiş, ekim 2002den ekim 2003e kadar olan bir yıllık süreyi tesbih yılı ilân etmiştir. bu tarihlerden itibaren batıda tesbih kullanımı daha da yaygınlaşmıştır. batıda ilgi duyulan dinlerden biri olan budizmin de bunda etkisi olmalıdır.
bugün özellikle katolik ve ortodoks geleneğinde tesbih özel dualar eşliğinde kullanılan, tanrıya yaklaştırıcı bir dinî nesne hüviyetine sahiptir. batıda tesbih ustalarına paternoster diyorlardı. bunlar osmanlılarda olduğu gibi el tornalarında tesbih çekerlerdi. taş ya da benzeri nesnelerden yapılan tesbih muhtemelen, manastırlardaki dualar esnasında mezmurlardan seçilerek okunan 150 ilâhiye nisbetle 150 tanecikten müteşekkildir. bir tesbih dizisi üzerinde bulunan 150 tanecik on beş adet daha büyük tanecikler (nişane) dizisiyle onlu bölümlere ayrılır. her tesbih dizisini oluşturan ipin ucunda bir haç figürü bulunur. tesbih çekmeye başlanmadan önce mutlaka haç çıkartılmalıdır. tesbih çekimi esnasında özellikle incilde anlatıldığı kadarıyla meryemin hayatına konsantre olunur. protestanlarda ve yahudilikte tesbih geleneği yoktur.
(bkz:türkiye diyanet vakfı islam ansiklopedisi c. 40)