yaratılışına binaen uydurulan (bunu museviler uydurdu ve buna bu şekilde imân etti) hikâyeye imân etmek ile başlayan kâdim unutuş. unutuyoruz insan olduğunu, ki kaburgamızdan vücuda geldiğini söylüyor ve bunu büyük bir gurur ile söylüyoruz. neymiş efendim, âdem sıkıldı ve burnuna ruh üflendi ve kadın kaburga kemiğinden yaratıldı. kadın daha nazik, daha rakik, daha ince demiyor da kaburga diyor. ben olsam kaval kemiğinden yaratıldı derdim, şarkı türkü çağrışımı olur ve zaten serçe gibi şakıyan bir varlıktan bahsediyoruz. feminizm de doğmazdı mis gibi. o değil hepsi serçe gibi lâtif ve şakımıyor da o başka mesele. ha şey diyordum, evet feminizm. ne ise o bir yana da i̇slam dünyasının düşünce biçimi ve musevilik siyam ikizi gibi. sonuçta amca çocukları ama biz i̇smail'in yolundan giden müslümanlar kutsal kitabımızın 5/1 bölümünde yahudilerden, az bölümü musevilerden bahseder. yahudi ve musevi aynı şey değil. yahudilik bir zihniyettir ve bu zihniyetin kıssaları bizlere hikâye diye anlatılmamış, uyarı mahiyetinde mesel verilmiş. yani diyeceğim, kadın kafesteki serçe değildir, insandır, bireydir, muhatap alınması rabb tarafından erkek ile eşittir. yani günlük ve sosyal denge veya sürkülasyonda geri durduğu mahaller var, öne geçtiği mahaller var. eşittir. birbirini tamamlayan bir çift ayakkabı gibidir erkek ile kadın münasebeti. eşitlik. ha, ben tek ayakkabı yaşarım dersen, valla sen bilirsin hacı. ama olmuyor, tek tabanca olur da ayakkabı olmuyor. çünkü bir cinsin insan olduğunu unutmak, insan aklı için sığ bir hâl.