aylarca belki yıllarca sahici bir "nasılsın" sorusuna muhatap olunmadığını fark ettiğin an.
'gece tek başına acile giden hastaylakendisine hiç el sallanmayan yolcu, aynı insandır aslında.' (bkz:acile tek giden)
bu kadar hayat ve heyecan varken pek yaşamadığım bir durum.bir sinek bile , yaprakları sallanan bir ağaç bile , küçük ekmek kırıntısını yuvasına yetiştirmeye çalışan bir karınca bile yalnızlığımı gidermeye yeter. herkes bunu düşünse hiç yalnız kimse kalmaz he mi ?
ya ne dersek diyelim o telefon kapatılır ya hani?hani nette kapalıdır telde kapalıdır.ve sen bir süre ortadan kaybolursun.sonra bir ara bir sevinçle neti de teli de açarsınve beklersin ya başında bildirim gelsin diye.hee işte orda hiç bir bildirim belirtisi olmaz ya....ne instegram'dan, ne messenger'dan, ne swarm'dan, ne whatsapp'dan ne de başka bir sosyal hesaptan...hepsini geçtim ne mesaj ne de cevapsız arama çağrısı....işte bu an yalnızlığını ve kimsesizliğini bir kez daha tokat gibi yüzüne vuran andır. (not; yeni nesil yalnızlık sendromu. yalnızlık artık buralarda popülerliğe bakar oldu.)
sözlükte tek başıma olduğu hissettiğim an şu andır.
muhtaç olduğunuz anda bir bardak su getireninizin olmadığı durumlar. bunalıma dahi sokabilir.
derdini dinleyecek kimsenin olmadığı anlar.
derdimi anlattıktan sonra karşımdaki kişinin boş gözlerle bana baktığını fark ettiğim o an.
allah ile baş başa kalmaktır, mümkünse gece. ( ve işte kışı özlemenin bir sebebi daha! )
huzura erilen anlardır.