ev – dertli sözlük
evimi, doğduğum evi çok özlüyorum fakat bazı nedenlerden dolayı gidemiyorum.
etrafı sayısız meyvelerle kaplı yemyeşil adeta cennetten bir köşeydi akrebi vardı kirpisi, kaplumbağası bile vardı, evimin önü topraktı mis gibiydi, kullanılmayan bi diş fırçasıyla hep toprağı kazardım bi arada ceviz ağacının altına takmıştım kafayı, çocuk aklımla orda hazine var diye eşeleyip dururdum.
evimizin etrafını sarmış güzelim meyve ağaçları ekmek teknemizdi, annem pazarda satıcılık yapardı.
evimizin rengi kırmızıydı öyle güzel kırmızıydıki böyle insanın baktıkça bakası geliyordu öyle güzeldi işte bende o diş fırçasıyla annemin peşinde çanta gibi gezer dururdum.
sonra ayrılık geldi kapımıza dayandı, insanlar çok şeyi mahvediyor...
birkaç sene önce evimize uzaktan bakmıştım yine yerli yerinde kıpkırmızı rengiyle bu sefer uzun uzun baktım bir daha görmeyecekmiş gibi...
i̇nsan ait olduğu yerden ayrılınca başka hiçbir yere ait hissedemiyor sadece alışıyor, hayat hep bir yerden kopartıp başka yerlere savuruyor bizleri işte benim hasretle çektiğim evimin tanımı.