ev – dertli sözlük
başkalarının ölçülerine,başkalarının standartlarına göre başkaları için yaşadığımız hayattan bizi koruyan sığınak.
öğrencilik hayatımdan arta kalan zamanlarda konakladığım mekan.


dünyadaki bütün mekanlardan rahattır insan için ama vazgeçilmeyen değildir.nihayetinde insanın anne karnı ile kabir hayatı arasında konakladığı geçici bir mekandır...
bir söz vardır: dükkanı satar evde yersin, tarlayı satar evde yersin, evi satar nerde yersin?
içindekilerin özlemle dışarıyı gözlediği,dışarıdakilerin imrenerek içeriyi özlediği bir garip mabettir ev.-rasim özdenören
evimi, doğduğum evi çok özlüyorum fakat bazı nedenlerden dolayı gidemiyorum.
etrafı sayısız meyvelerle kaplı yemyeşil adeta cennetten bir köşeydi akrebi vardı kirpisi, kaplumbağası bile vardı, evimin önü topraktı mis gibiydi, kullanılmayan bi diş fırçasıyla hep toprağı kazardım bi arada ceviz ağacının altına takmıştım kafayı, çocuk aklımla orda hazine var diye eşeleyip dururdum.
evimizin etrafını sarmış güzelim meyve ağaçları ekmek teknemizdi, annem pazarda satıcılık yapardı.
evimizin rengi kırmızıydı öyle güzel kırmızıydıki böyle insanın baktıkça bakası geliyordu öyle güzeldi işte bende o diş fırçasıyla annemin peşinde çanta gibi gezer dururdum.
sonra ayrılık geldi kapımıza dayandı, insanlar çok şeyi mahvediyor...
birkaç sene önce evimize uzaktan bakmıştım yine yerli yerinde kıpkırmızı rengiyle bu sefer uzun uzun baktım bir daha görmeyecekmiş gibi...
i̇nsan ait olduğu yerden ayrılınca başka hiçbir yere ait hissedemiyor sadece alışıyor, hayat hep bir yerden kopartıp başka yerlere savuruyor bizleri işte benim hasretle çektiğim evimin tanımı.