dertli itiraf – dertli sözlük
geçenlerde depodan deterjan kutusu getirdiler. bizim de yüzümüz gülüyor, malum deterjan fiyatları... bir ay kadar kıyafetleri onunla yıkadım. arkadaşlar söylemese bir ay daha yıkardım herhalde... meğer içindeki unmuş! nimete hakaret ettik diye için için üzüldüm ama öncesinde gülmekten karnım ağrıdı. insanoğlu işte, n'aparsın...
sözlüğe ilk katıldığım zamanlarda görünmese de büyük harf kullanımına çok dikkat ederdim. ama şimdi küçük harf kullanmaya o kadar alıştım ki word de bir şey yazarken büyük harf kullanmaya üşeniyorum. hatta normal yazı yazarken bile böyle. :)
birkaç gündür yeni doğan yeğenimle ilgilenirken 10 çocuk hayalimi sorguladım. bir tanesi bile başımı ağrıtmaya yetti. şimdiden kendime bol sabır diliyorum.
çeşitli konularda kendi yaptığım eleştirilerle kendimi ciddi anlamda manipüle ediyorum. ve bunu engelleyemiyorum. ve beni en üzen örneği de şudur:genç dergi nin son birkaç aydır kapaklarını pek beğenmiyordum. yani çok seviyorum ama kıyamıyorum, daha iyi şeyler bekliyorum öyle bir şeydi. sonra bu iş beni zamanla dergiden uzaklaştırdı/soğuttu. 2-3 aydır doğru düzgün okuyamıyorum bile. sadece göz gezdirme falan. hele şu son sayısını kargo paketinden bile çıkarmadım. çıldırıcam yani. gözümün önünde duruyor ama açmıyorum. ikide bir başına gidiyorum bakıyorum geri dönüyorum. bakalım nereye kadar gidecek.
sırf sözlüğün bu lahuti ortamını bozmamak adına, izlediğim animelerle ilgili sözlük için word de hazırladığım (*) inceleme yazılarının hepsini sildim.
ha, daha önce yazılmamış mı? yazılmış. ben yazdım mı? yazdım. yazdım ama kendimi kötü hissediyorum. çünkü sözlüğün faal yazarlarından bu işlerle ilgilenen yok gibi. -gerçi en iyisini yapıyorlar- bu yüzden sol frame de genelde daha olgun başlıklara rastlıyoruz. şimdi onların arasına the promised neverland, violet evergarden ve hele one punch man i ben nasıl sıkıştırırım?
belki bir gün bu işlerle ilgilenen yeni yazarlar gelirse bende anime konularına geri dönerim. nasip...
sevgili annem, bilmezsin ama ben senden kime bahsetsem hep methediyorum. allah'a varlığın ve kılavuzluğun için şükrediyorum. çünkü annesiz çocuk kanatsız kuştan beter.
nefsimi askıya aldım. bedenim etraftaki emirlere şeksiz itaat halinde. topraktan uzak, malayani, herkesin üzerine yorum yaptığı bir hayatım var. sahne bende ama elim kolum bağlı. ne kadar böyle devam eder bilmiyorum. "cahidu fi sebilillah" out "cahidu fi kapitalizm" in. ya tetiğe basıp muazzam bir manevra yapacağım kendi iç dünyama ya da ben ben olmaktan ayrılıp toplumun istediği ben olacağım hafizanallah.
bizim depoda açık bir pencere olduğu için sokağın meşhur kedisi mütemadiyen depoya girip çıkar. o gün sürekli miyav sesleri geliyordu. belli ki bir yere sıkışıp kalmış. deponun anahtarı başka birinde. sadece bir defa aramakla yetindim. i̇ki gün boyunca gelen giden olmadı. sonra kurtardılar kediyi. bir deri bir kemik kalmış. bu kısacık hikayede acı olan ise o kedinin orada öleceğini bilsem bir defa aramaktan başka kılımı kıpırdatmayacağım. beni küçücük çocuklarla oynarken gören dünyanın en merhametli insanı sanır. peki ya bu gaddar yanım?.. i̇nsan dediğin serapa dilemma...