dertli itiraf – dertli sözlük
çağrı filmini hiç izlemedim. içinde bulunduğumuz ramazan-ı şerif'teki hedeflerimden biri bu filmi izlemek.
normalde böyle şeyler hiç aklıma gelmez ama komşunun doğduğundan beri bir türlü toparlanamayan üç aylık bebesi hastaneye yatırıldı, annesi yapayalnız hastane koridorlarında, babası diğer çocuklara bakmak için evde, iki numaralı yavrunun ağlamalarına yürek dayanmıyor; bir gücüm olsun da onunla şıp diye hasta bebekleri iyileştireyim istiyorum bu gece. keramet olur, ism-i azam olur, gıyabında dua olur… elimden bir şey gelmemesi hissi beni sabaha veli çıkarabilir sevgili sözlük :’(

sanki metropol bedevisi nin benden -yani onun ağızından yazan kişiden- başka bir karakteri varmış gibi hissediyorum.

belki de çizer kafasıdır. metropol bedevisi'ni bir kahraman olarak görmeye başladım.

zaaflarını, eksikliklerini daha şeffaf olarak görebildiğim bir kahraman. belki de kendimi onun üzerinden tanımaya başlamışımdır.
essah metropol bedevisi:
-493568 numaralı tanımdan hareketle, benim ağzımdan -artık nasıl oluyorsa- yazdığını iddia eden kişiden pek memnun değilim. çok dalgalı bir duygu dünyası var ve beni olumsuz etkiliyor. ayrıca bu düşüncesini dertli itiraf başlığına yazmasını doğru bulmuyorum. benden bahsederken benim adımın başlığına yazmasını istiyorum.
dertli sözlük’ten bu yıl ve bir kaç ay önce haberdar oldum. büyük heyecan duydum. ama çok sessiz. sanki partiye/pikniğe geç gelmiş kişi gibiyim, muhabbetler bitmiş, yenilmiş içilmiş, herkes gidiyor/gitmiş… yine de gündem harlandikca bi damlıyorum buraya, darlandikca cinaraltına koşmak gibi. kimseyle konuşmasan da etrafındaki canlılık belirtilerine gönlü bular, bulutlara salarsın ya, o hesap.
5 ay önce buraya iki tekerlekli bisiklet sürmeyi bilmiyorum yazıp itirafta bulunmuşum. 3 hafta önce bir arkadaşımın yardımıyla öğrendim. ama bu ciddiye alınması, iyi öğreten biriyle öğrenilmesi gereken bir işmiş. yoksa benim gibi yokuş aşağı hızla giderken ön frene basıp yüz üstü yere yapışabilirsiniz. ön ve arka fren diye ayrıldığını bile düştükten saatler sonra öğrendim. acilden yurda dönünce şükür namazı kıldım hala burnum ve alnım ağrıyo. bir daha bırakın bisiklete binmeyi arabayı bile yokuş aşağı yolda süremem resmen travmam oldu.

aylar önce veda etmeden gittiğim biriyle şimdi helalleştik. i̇çim rahat fakat hep bir burukluk hissi. hiç gitmeyecekmiş gibi.. yüreğimdekiler korkak.. söz olup da taşamadılar..
sözlük, ben uçlarda birde sofistike (karmaşık anlamında) bir hanımmışım. öyle diyorlar

n'apılır ki bu insanları memnun etmek için? kendimi mi kısıtlayayım? fikirlerimi söylemeyeyim mi?

zaten öyle olur. böyle kendini ifade eden, saçma sapan günlük muhabbetlere takılmayan ciddi duruşlu hanım kişilere kibarca ''sofistike'' denir öbür tarafta sevimli sevimli (itici öğk) duran ortamcı kızlara bayılınır.

müstehak!

bazen değerlerimi savunacagim diye milletin gıybetini ediyorum. mesela bir sanatçı çok açık giyinmiş sözlükte gidip terbiyesizlik yaziyom. biri gay klibi çekmiş ahlaksızlık falan yazıyorum o şeyler topluma mal olduğu için eleştirmem normal mi? yoksa günaha mı giriyorum bilmiyorum. mesela biri oy toplamak için kur'an okuyorsa gidip eleştiriyorum medem gerçek müslümansın neden cydd adlı kuruma bağış istedin gibi. ben bu adamın günahını mi alıyorum yoksa sorguluyor muyum bilmiyorum.