yazmak – dertli sözlük
yazmayı seviyorum. yalnızca kendime yazdığım, kimseyle paylaşmadığım sayfalarca yazım var. bazıları duygusal derinlik taşıyor, bazılarıysa yaşadığım olaylar üzerine kişisel analizler içeriyor, bazıları melankolik bazıları öfkeyle yazılmış vs. vs. hepsi benim için çok kıymetli. çünkü yazdığımda neden bu dünyada var olduğumu anlamaya daha da yaklaştığımı hissediyorum.

bir süre sonra, sanırım kendi yazdıklarımdan etkilenmiş olacağım ki, başkalarıyla da paylaşmak istedim. fakat çevremde yazıya ya da okumaya ilgi duyan kimse yoktu. i̇lk kez nişanlıyken eşimle paylaştım. dedim ki:
“bu yazılardan anamın bile haberi yok. eğer bunları okursan, beni tam manasıyla tanıyabilirsin. beni böyle tanıyan biri, bana her istediğini yaptırabilir.” ona köleliğimin anahtarını verdim.
sonra askere gittim.

döndüğümde yazılarımı geri istedim ve sordum:
“nasıl buldun? güzel mi yazılarım?”
cevap: “okumadım. başka kadınlar hakkında bir şey var mı diye göz gezdirdim ama bir şey bulamadım.” bu olayın üzerine şöyle bir kısa yazı yazmıştım:
"benimle yaşayacak ve ben ölünce yok olacak bu günceler tarihe bir not olarak da düşmeyecek. ne anlaşılabildim ne de anlayabildim. böyle bir beklentim de kalmadı. öyleyse niçin buradayım?"

sonrasında, benim gibi yazmayı seven insanların bir arada olduğu bir mecraya girmek istedim. i̇çimden geldiği gibi yazmak ve yazılanları okumak istiyordum. ama bu mecrada yazmaya başlayınca çoktaan bir şeylerin değiştiğini fark ettim. yazarken kendimi aramak yerine, beğenilme arzusuyla kasılmaya başladım. oysa yazmak benim için böyle bir şey değildi. bir rahatlama ve arayıştı.

beğenilmek arzusu yazıyı katleden bir şey. i̇tiraf etmeliyim ki eşime ilk yazılarımı verdiğimde asıl niyetim beni yakından tanıması değil beni beğenmesini arzu etmemdi. ve bu kötü niyetim nedeniyle tüm yazdıklarım kıymetini yitirdi. çünkü onlar benim değil başkalarının oldu.
ne için ve neyi yazdığınıza göre değişir tanımı. göze şiir, dosta hikaye, yeğene masal, literatüre makale, sözlüğe dert.
interaktif sözlük denilen şeyin temel mevzuu budur.tabi bütün hepsi için geçerli olmayabiliyor. bazı sözlükler sadece tarayıcıda açıp ekrana bakmak için kullanılabiliyor ilginç bir şekilde.
yazar olmanın temel gereği ve sonucudur. tabi burası için söylemiyorum, galiba burada öyle bir şart yok.niye kimse yok, niye kimse yazmıyor? ilginç...
alfabe kullanarak düşünceyi aktarmak, kaydetmek (sözlük açılsın da yazalım diye dört gözle bekleyenler seneler sonra geri döndü)
ne yazardık bir zamanlar burada.tüm dertlerimizi kelimelerle,tanımlarla buraya sıkıştırmaya çalışırdık.yazmaya yazmaya köreliyor insan.hani derler ya yazdıkça yazasun gelir,düşündükçe düşünesin.burada süreç biraz ters işledi.yazmadıkça daha çok yazmaz hale geldik.
"kasırgada olunmalı,fırtına yetmiyorsa.yazı,çünkü, saçmanın üzerine yürürken her kılığa girmeli. her yerde.dikkat!küllerin arasından kıvılcım aramaktır: yazı, eğer insana aitse.anlamak fiilinden meş'aleler yapılmalı: yeryüzünde birbirimizi görebilmek için."nuri pakdil.