halep – dertli sözlük
halep'in tekrar alınması bölgede yeni bir devrim dalgası başlatabilir. eğer her şey yolunda giderse suriye devrimi'nin başarıya ulaşması işten bile değil. şam'da başlayacak devrim'in körfez'e sıçraması, iran'ı bölgede tamamen devreden çıkarması da zincirleme gelişebilecek olaylar.

suriye devrimi'nin bana öğrettiği bir hakikat var. mevcut küresel sistemde islam'ın barış dini olması mümkün değil. islam'ın dünyaya barış getirmek gibi bir misyonu da yok. kimseye gül bahçesi vaad etmiyoruz. hama kırsalında savaş uçaklarının çözemeyeceği hiçbir mezhep ihtilafı yok. tel aviv'e gönderilecek birkaç balistik füze cennetin kılıçların altında olduğunu müslümanlara hatırlatmaya yeter. viran olmuş islam beldelerinin hesabını soralım, ondan sonra islam barış dini mi değil mi tartışmak için bolca vakit olur.

ne olursa olsun, değişmeyen bir hakikat var: tarih bizden yana... ne derler bilirsiniz, "muhammed'in (as) adamları her zaman kazanır".
suriye'nin bir şehri.

şu sıralar bombalanıyor. kadim bir şehirdir aynı zamanda. tarihi eserleriyle paha biçilmez bir şehir. unesco tarafından koruma altına alınan bölgeleri bile var.

evet, böyle bir şehri ateşe atan, birlik ve beraberliği kendi içerisinde sağlamayan, tefrikaya düşen ve birbirlerine kin ve nefretle saldıran suriyelilerden ahirette hesap soracak şehir. iç savaştan önce emperyalistlere memleketlerini peşkeş çekmekte can atan suriyeliler, ne yazık ki ülkelerini korumadılar. hepsi bir başka ülkeye göç etti. ahirette bir başka kesime de hesap soracak bu şehir. suriye üzerinden nutuklar çekerek savaşta taraf olanlardan mesela. bunun üzerinden prim yapanlardan. onlarca insan ölürken tul-i emel peşinde koşarak suriye'deki ateşi körükleyenlerden.

biz suriye için, halep için, bosna için, filistin için ve daha birçok yer çok fazla bedel ödedik. hepimiz ya gazi torunuyuz ya şehit torunuyuz. halen bedel ödemeye devam ediyoruz. hiçbir ülke,h içbir halk, türk halkı kadar mülteci kabul etmedi. kültürü, adeti yabancı demeden, kim olduğunu sormadan şehirlerine kabul etti. bu nedenle kişisel olarak vicdan azabı filan duymuyorum. borçlu olduğumuzu filan iddia edenlere de gülüp geçiyorum. vicdan azabı duyması gerekenleri yukarıda anlattım. gördüğüm kadarıyla suriyelilerde hiç böyle vicdan azabı görmedim. hem sokakta hem de tvlerde konuşan suriyelilerde. hatta bir tv programında muhabirin "o gün yine aynı şeyleri yapar mıydınız?" sorusuna "evet, hiç pişman değilim." diyenler bile gördüm. bu haliyle vicdan azabını yaşamak bize düşmez aslında. gelelim heyecanlı nutuk çekerek suriye olayları için halkı gazlayanlara. onlarda da sanırım zerre miskal vicdan azabı görünmüyor.
1. dünya savaşı'nda çekildiğimiz konusu sıklıkla dillendirilen suriye vilayeti.

halepli'ye borçluymuşuz. falan feşman. evet, tarihi bile ümmetçilik diyerek duygusal yorumlarsanız olacağı budur. çekilmesek ne yapacaktık? ayağına çarık bulamayan elinde mavzerle askerlerimiz mi halep'i savunacaktı? uçağıyla, tankıyla, topuyla, tüfeğiyle, sömürgelerden getirdiği askerleriyle üstüne üstlük arap isyanında devşirdiği yerel milisleriyle kısaca tam teçhizatlı ordusuyla halep'e dayanmış. çekilmesek ne yapacaktık?

oraya buraya borçlu olduğunu iddia ederek mutluluk yaşayan kafa yapısı, yakın zaman içinde japonya'ya, çin'e, körfez'e, rusya'ya ve dahi dünyanın tüm ülkelerine borçlu olduğumuzu iddia edebilir. ve bunu da saçma sapan argümanlarla destekler. ve peşinden binleri sürükler. artık şaşıracak bir şey kalmadı.
son 200 yıldır şehirlik özelliği bırakılmayan şehirdir.
yakılmalara, yıkılmalara ve katliamlara şahitlik yapmış şehirdir.
kan ağlamaktadır.
nuh tufanından sonra yeryüzünde kurulan ilk şehirlerden biridir.
arap tarihlerinde ismi zatü-l avamid dir.