turgut cansever – dertli sözlük
vefatından bir süre önce yapılan son röportajından bir kaç kesit kendisini tanımak adına okunmalıdır.



--spoiler--

"gözde teknikler çok gelişti.

evet, öyle söylüyorlar. biraz okuyabilir hale gelirsem sevineceğim. tebessüm ettiğinizi fark ediyorum, ama hepsini görsem daha çok sevineceğim.

sizi bir kaç kez rüyamda gördüm...

sağolun. allah razı olsun. geveze bir ihtiyarım artık!

bütün gün zor oluyordur evde. ara ara ziyaret etmek isteriz, okunacak kitap olur…

görüşmek istediğiniz bir şey olursa çok memnun olurum. arkadaşların sorusu olursa… peygamberin hadisi var. birinin sorusu varsa ondan dört kişi hayır görür. soran, cevap veren, dinleyen ve takdir eden. soru sormak isteyen olursa ben de hayır görmüş olurum."

--spoiler--



--spoiler--

"bakın, bir kere islã¢mã® varlık tasavvurunun köklü şekilde ayrıldığı nokta şudur. hristiyanlıkta insan günahkar doğmuştur. islã¢m'da insan allah'ın vasıflarına göre yaratılmıştır ve günahkar değildir. bir müslümanın hem müslüman hem de mesih olması mümkün değildir. mesihlik kafire hastır. maalesef kendini müslüman sayan türk okumuş yazarlarının, yaygın olan mesihçe tavrı, sahip olduğumuz inancın temeline aykırıdır. heidegger her inanç sistemi, kendi temellerinin zıddına dönüşür ve yok olur diyor. bu zıddına dönüş, islã¢m'ın özünden tamamen kopuştur. onun böyle olduğunu bilmeleri lazımdır. hz. peygamber, "ümmetimin zevali kötü ã¢limler ve kötü emirlerden olacaktır" buyuruyor. islam ulemasının vazifesini eksiksiz yaptığını söylemek ne yazık ki mümkün değil. bu islã¢m ulemasına kendisini müslüman sayan mimarlarını da dahil etmek lazım. değil mi?

geçmişteki birikimle nasıl bağ kurarım, oradan hangi nüveleri taşırım, yeniden nasıl yorumlarım diye bir çaba olması gerekir.

insanı insan olmaktan çıkaran bir eğitim ve telkinler sistemi yaşanıyor. para kazan, ye, iç, öl! mesleğin bir misyonunun söz konusu olması için, insanın evvela bu dünyadaki misyonundan söz etmek gerekiyor. bugün müslümanlar bu misyonu yeteri kadar ikna edici anlatıyor diyebilir miyiz? yani nasıl oluyordu da, hz. peygamberin zamanında, insanlar kitleler halinde müslüman olmak için geliyordu? islamiyet'te ne buluyorlardı? neye inanarak heyecanla eski inançlarından vazgeçiyorlardı? bu soruları sormamız lazım. islamiyet'in neye davet ettiğini bilmiyoruz. elbette islamiyet yalnızca ibadete davet etmiyor. ibadet etmenin bütün şümulüyle anlamı anlaşılsa o da yetebilir. o da bütün şümulüyle idrak edilmiyor. onun için aslında islamiyet'in özünde olduğu gibi, yaptığımız ne varsa dünyada, meslek adamıysak mesleğimizde islamiyet'e göre davranmamız gerekiyor. bunu sormamız gerekiyor. gençler arasında bir parça bu düşüncenin kıpırtıları var mı bilmiyorum?

var hocam.

var değil mi?


o konuda müsterih olun. görünce insanın içinin kıpırdadığı genç arkadaşlar var.

ümitle bakabileceğimiz genç arkadaşların olması ne güzel! inşallah ben de görürüm ama siz bol bol görürsünüz, en güzel günleri."

--spoiler--