intihar – dertli sözlük
bir kimsenin kendi yaşamına son vermesi.
ey iman edenler
...hiçbir biçimde kendinizi öldürmeyin, süphesi allah size acımaktadır. kim de haddi aşarak, zulemderek bunu yaparsa, onu biz yarın cehenneme sokacağız.-nisa suresi,29-30
"gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır; intihar." der albert camus
bir de intihar edenlerin birçoğunun mor rengi sevdiğini duymuştum.
beşir fuad'ın bileklerini kesmek suretiyle yaptığı eylem. bir yandan da hissettiklerini kağıda geçirmiş. öncesinde bir miktar uyuşturucu almış fakat acısı artınca bağırmaya başlamış, odaya gelen hizmetçisi durumu fark etmiş fakat kurtulamamış. cesedinin kadavra olarak kullanılmasını vasiyet etmiş. tuhaf bir durum, intihar. bir de yakın zamanlarda videosunu paylaşmış olan bir adam vardı, adını hatırlayamadığım. gayet soğukkanlı bir şekilde "veda ediyorum" diyordu. girmiş olduğu mutsuzluk döngüsünden çıkamadığı içinmiş.
bugün i̇stanbul’da şişli-mecidiyeköy metro istasyonunda gerçekleşmiş bir intihar vakası. metro saatlerce çalışmadı levent-osmanbey arasında. kriz anlarını iyi yönetemeyen yetkililerin de etkisiyle mağdur olduğunu düşünen vatandaşlardan “intihar edecek başka yer bulsaydı ya” sesleri yükselmiş, insanlar da ne duygusuz olmuşuz diye isyan etmiş. aslında yeni olmadık duygusuz ama böyle vakalar yaşamadıkça gündeme gelmiyor. kadının biri sevgilisiyle evlenmesine ailesi tarafından müsaade edilmedi diye önceki evliliğinden olan evladını da geride bırakıp intihar ediyor. biz de ulaşımın aksamasından falan bahsediyoruz. i̇nşallah münferit örneklerdir bunlar diye umuyorum yine ama gitgide yolda adam ölse kimse umursamaz diye kınadığımız batının kafa ve vicdan yapısını daha çok benimsiyor gibiyiz. bir anne olarak bir annenin çocuğunu bile düşünemeden intihar edecek seviyeye gelmesinin sadece kendi sağlıksız ruh yapısıyla açıklanabileceğine inanmıyorum.
i̇ntiharın gerçekten güçlü bir toplumsal tarafı var. etrafımızdaki insanlara daha iyi bakmamız lazım. daha iyi görmemiz lazım insanları. daha az bencil olmamız lazım sanırım.
intiharla ilgili sağlam mitlerden biri kişilerle bunu konuşmanın yanlış olduğudur. çevrenizde, yakınınızda biri ölmekten bahsediyorsa, bu hayatın anlamı yok vb. cümleler kuruyorsa bu önemli bir işaretçidir; yok saymak yerine onu alın karşınıza ve konuşun. intihara dair bir planlama sinyali alırsanız (i̇ntihara yönelik tasarılar yapmaya başlanmış olabilir) muhakkak bir uzmandan destek almasını sağlayın. intihar eden kişilerin çok büyük çoğunluğu ölmek istiyorum gibi cümleler kurar, bunu saklı gizli yapmazlar; bu da yanıltıcı olabiliyor (söylüyorsa yapmaz gibi düşünülebiliyor).
ülkemizde genelde aile içi geçimsizlik veya bağımlılık vb. mevzularından kaynaklansa da uzun yıllardır fakirlik sebebiyle intihar vakıasına rastlamıyorduk; bugüne kadar...
bu sabah önce bir evde 4 ceset bulunduğu, sonra bunun bir intihar olabileceği, daha sonra intihar olduğu hususunda haberler geldi.
haber içeriklerine bakınca, intihar edenlerin hayatlarıyla alakalı bilgilerde gelmeye başladı:
- intihar edenlerin kardeş oldukları,
- yaşlarının 48 ila 60 arasında değiştiği,
- 15 yıldır aynı yerde ikamet ettikleri,
- çevrede iyi insanlar olarak tanındıkları,
- son dönemlerinde maddi sıkıntı içerisinde bulundukları,
- maaşlarına haciz geldiği, faturasını ödeyemedikleri gerekçesiyle 2 aydır elektriksiz yaşadıkları,
- içeriğinde siyanür bulunan ilaç alarak intihar ettikleri,
- intihar etmeden önce kapıya: "dikkat siyanür var" diyerek not düştükleri
...
...
haberleri okudukça insanın içerisinde bir şeyler eziliyor, nefes almak güçleşiyor cidden. bu işin sonu böyle olmamalıydı, bu insanlar geçim sıkıntısı sebebiyle intihar etmemeliydi diyorsun; ama olanın önüne geçilmiyor.

sonra çevremizden, akrabalarımızdan dahi nasıl da bihaber yaşadığımız geliyor aklıma. acaba maddi sıkıntısı olan bir komşu veya akrabamıza, sıkıntılı oldukları durumlarda müracaat edebilecekleri bir kapı olduğumuz mesajını vermiş miyizdir yaşantımızla? yoksa hümeze suresinin betimlediği insan tipolojisi olma yolunda emin adımlarla ilerleyen bir görüntümüz mü var.
ve daha bir sürü zor sorular...

allah hiçbirimize altından kalkamayacağı imtihan soruları sormasın.


https://www.ntv.com.tr/turkiye/istanbul-fatihteolu-bulunan-4-kardesin-kaninda-siyanur-cikti,lz-snc1rouudnz57jyqogq
tarihçe-i hayat'ta ''eğer dinim intihardan beni men etmeseydi, belki bugün said topraklar altında çürümüş gitmişti.'' kısmını hatıra düşüren... ucuz ölmemeli insan...

istanbul seyahatinden muzdarip olup olmadığını sordum:

"bana ızdırap veren," dedi. "yalnız islâmın mâruz kaldığı tehlikelerdir. eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. şimdi tehlike içeriden geliyor. kurt, gövdenin içine girdi. şimdi, mukavemet güçleşti. korkarım ki, cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. çünkü düşmanı sezmez. can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse, iman kalesi tehlikededir. işte benim ıztırabım, yegâne ıztırabım budur. yoksa şahsımın mâruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye bile vaktim yoktur. keşke bunun bin misli meşakkate mâruz kalsam da iman kalesinin istikbali selâmette olsa!"

"yüz binlerce imanlı talebeleriniz size âtî için ümit ve tesellî vermiyor mu?"

evet, büsbütün ümitsiz değilim. dünya, büyük bir mânevî buhran geçiriyor. mânevî temelleri sarsılan garp cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir veba, bir tâun felâketi, gittikçe yeryüzüne dağılıyor. bu müthiş sârî illete karşı islâm cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak? garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleriyle mi? yoksa islâm cemiyetinin ter ü taze iman esaslarıyla mı? büyük kafaları gaflet içinde görüyorum. iman kalesini, küfrün çürük direkleri tutamaz. onun için, ben yalnız iman üzerine mesaimi teksif etmiş bulunuyorum.

risale-i nur'u anlamıyorlar. yahut anlamak istemiyorlar. beni, skolastik bataklığı içinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar. ben, bütün müspet ilimlerle, asr-ı hazır fen ve felsefesiyle meşgul oldum. bu hususta en derin meseleleri hallettim. hattâ bu hususta da bazı eserler telif eyledim. fakat ben öyle mantık oyunları bilmiyorum. felsefe düzenbazlıklarına da kulak vermem. ben, cemiyetin iç hayatını, mânevî varlığını, vicdan ve imanını terennüm ediyorum. yalnız kur'ân'ın tesis ettiği tevhid ve iman esası üzerinde işliyorum ki, islâm cemiyetinin ana direği budur. bu sarsıldığı gün, cemiyet yoktur.

bana, "sen şuna buna niçin sataştın?" diyorlar. farkında değilim. karşımda müthiş bir yangın var. alevleri göklere yükseliyor. içinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. o yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? o müthiş yangın karşısında bu küçük hadise bir kıymet ifade eder mi? dar düşünceler, dar görüşler!

beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm bir adam mı zannediyorlar? ben, cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, âhiretimi de. seksen küsur senelik bütün hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında, yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. divan-ı harplerde bir câni gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. memleket zindanlarında aylarca ihtilâttan men edildim. defalarca zehirlendim. türlü türlü hakaretlere mâruz kaldım. zaman oldu ki, hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. eğer dinim intihardan beni men etmeseydi, belki bugün said topraklar altında çürümüş gitmişti.
tasarısı cezbeden... kimsenin gerçekten ama gerçekten "senin neyin var?" demediği dünyada gidişim pek kimsenin umurunda olmasa gerek. tüm bu yoğun düşünceler, yılların yorgunluğu, insanların kötülüğü... haram olmasaydı deyip günaha girmeyeceğim ama ne olur emanetini erken al...