yokluğu ispat etmek – dertli sözlük
yokluğu kavrayabilmekle ilgili bir konu. varlığın olmadığı durumdur yokluk. var olduğunu iddia ettiklerimiz ne kadar var?eşya ve canlılar için düşünecek olursak, fiziksel manada tespit edilmiş canlı ve cansız tüm varlıklar atomlardan oluşurlar. atomlar ise atom altı parçacıklardan. atom altı parçacıkların kendisinden daha küçük parçacıklardan oluşup oluşmadığı henüz keşfedilmedi. ama öyle olma ihtimali yüksek. matematiksel olarak düşünecek olursak, sıfıra yakınsama söz konusu. dolayısıyla varlık ne kadar var?
mahlukun mefahimi iki kısımdır. birisi mümkinattır, diğeri mutlaktır. mümkinattan olan mefahimle mutlak olan mefahim kıyaslanırsa mantık ve akıl bunu reddeder. varlık ve yokluk mümkinata ait mefahimdendir. bir şeyin var olması veya yok olmasının bahis mevzuu olması mümkinata dahil olan içindir. mutlak için bu mefhumlar bahis mevzuu değildir.evet. mantığın ilk süzgeci birşeyin bahsedilebilir olup olmamasıdır. felsefe çoğu zaman bu filtreyi geçmediği halde bir fikri irdelemek ister. halbuki bu felsefenin mucidi olan akla ve onun anayasası olan mantığa aykırıdır.böyle çok sualler, meseleler, mefhumlar vardır ki mantığın ilk süzgeci olan ve "yahu bunu düşünüyoruz da, böyle bir şey sözkonusu olabilir mi? " süzgecini atlar. ve "mantık kanunları buna "evet bu şey düşünülebilir" ehliyeti vermiş mi?" diye sormadan meseleyi tartışmaya, mefhum üzerinde düşünmeye başlar. ve aklın ıspat demeyeceği, sadece kıyas ve örnek için kullanmaya yarayan "faraziyeler" ile bu ilk süzgeci deler, faraziye üzerine delil bina ettim diye gülünç hale gelir.elhasıl;var ve yok denilen mefhumlar mahluktur. mahlukat ise mümkinattandır. biz için var ve yok sözkonusudur. rab ise mutlaktır. mümkinatta bahismevzuu olan kanunlar, mefhumlar, yasaklar, durumlar, sözkonusu olanlar mutlakta sözkonusu olmazlar. amma mutlakı anlamak için mikyas olurlar. bu ise sadece, mümkin ile derki kabil olmayan mutlakın bir derece izahı içindir.evet anlayamayacağını anlamayı dahi akıl ve mantık kabul eder. ama mutlaka sınır koymak aklın şeriatına kat'a aykırıdır, mantık ve akıl ve izzet-i fikir bunu kabul etmez.tanımdan çok tahlil olmuş af buyursunlar.
felsefe dersinin birinde sınav sorusu olarak "bana bu sandalyenin olmadığını kanıtlayın"diye bir soru sorulur öğrencilere.herkes özene bazene sayfalarca bir şeyler yazar. ama sadece biri tam puan alır. o öğrencinin sınav kağıdında ise sadece bir cümle yazılıdır:

"hangi sandalye?"

görünen o ki "hangi" sorusuyla bir şeyin var olmadığı ispat edilebilir, en azından soran kişinin gözünden.
"ben görmüyorum" demek şahsi bir kanattir ispat değildir.hem görmemem için pek çok mani bulunabilir.diyelim bir grupla yolda yolda gidiyoruz biri "aa kediye bak" desei ben herhangi bir sebepten dolayı göremesem, "hangi kedi?" desem kedinin yokluğunu ispat etmiş olmam.şahsi bir kanaatimi belirtmiş olurum.

ayrıca yukarıda yazdığı gibi hepsi samimi olmak, ve enaniyetinden vazgeçmiş olmak kaydıyla herhangi bir şey hakkında bin kişi yoktur dese bir kişi görüyorum dese, yok diyen herkesin davası iptal olmuş olur.
bir şey var olmasa bile olmadığını inkar etmek zordur.hatta bazı durumlarda imkansızdır.



--- iktibas ---

evet, sübutî bir emri ihbar etmenin kolaylığı ve inkâr ve nefyetmenin gayet müşkül olduğu bu temsilden görünür. şöyle ki: biri dese, “meyveleri süt konserveleri olan gayet harika bir bahçe küre-i arz üzerinde vardır”; diğeri dese, “yoktur.” ispat eden, yalnız onun yerini veyahut bazı meyvelerini göstermekle, kolayca dâvâsını ispat eder. i̇nkâr eden adam, nefyini ispat etmek için bütün küre-i arzı görmek ve göstermekle dâvâsını ispat edebilir. aynen öyle de, cenneti ihbar edenler, yüz binler tereşşuhâtını, meyvelerini, âsârını gösterdiklerinden kat’-ı nazar, iki şahid-i sadıkın sübutuna şehadetleri kâfi gelirken; onu inkâr eden, hadsiz bir kâinatı, hadsiz ebedî zamanı temâşâ etmek ve görmek ve eledikten sonra inkârını ispat edebilir, ademini gösterebilir. i̇şte, ey ihtiyar kardeşler, iman-ı âhiretin ne kadar kuvvetli olduğunu anlayınız.

bediüzzaman said nursi

--- iktibas ---