kendilerine mealciler ya da kur'aniyyun denir. mealcilik türkiye'de yaygındır. kur'aniyyun ise türkiye'ye göre biraz daha ilmidir.ikisinin farkına değinelim. mealcileri hepimiz biliriz. bulduğu ilk meali eline alır. başlar tefsir yapmaya. sonra karşılaştırma meali öğrenir. en sonunda da sahih meal arar. bulduğu sahih meal üzerinden tefsirlerini derinleştirir. halbuki arapça'nın yapısını bilen insan da bilir ki kur'an mealle tefsir edilmez. mealin asla kur'anın tercümesi olmadığı gerçeğini dikkate almazlar. öncelikle arapça bilmek akabinde fesahat ve belağat gereklidir. tefsirleri çok da dikkate almadıkları için sebeb-i nüzulü bilmezler. dolayısıyla meal üzerinden verdikleri mana ile çok büyük hatalara düşerler.hadisleri hiçe sayan bir tarafları vardır. genel olarak hadislerin büyük bir kısmının uydurma olduğunu dillendirirler. bu nedenle "kur'an varken, neden hadis" derler. hatta bazıları o kadar ileriye gider ki hadislerin de dikkate alınması gerektiğini söyleyen insanları, hadisleri kur'an'ın önüne geçirmekle itham ederler.kur'aniyyun daha ilmidir. arapça bilenler ve tefsir ilmine vakıf olan kesimlerin dahil olduğu bir konudur. dünya'nın her tarafında son zamanlarda yaygınlaşmıştır. türkiye'de ilahiyat camiasında görülür. senedi ya da metninde zayıflık bulunan hadislerden mütevellit tüm hadislerin zayıf olduğunu iddia ederler. bu nedenle "kur'an bize yeter, hadislere gerek yoktur." derler. kur'an'ın sadece kur'an'la tefsir edilebileceği iddiasındadırlar.
“sakın ola, herhangi birinizi, benim bir emrim ya da yasağım kendisine ulaştığı zaman, koltuğuna yaslanmış olarak, ‘biz onu bunu anlamayız! biz allah’ın kitabında ne varsa (sadece) ona uyarız!’ derken bulmayayım!”.i̇bn mace, mukaddime, 2; taberani, el- mu’cemü’l kebir, 1/316