iskender pala – dertli sözlük
- divan edebiyatından beni soğutmuş olan kişi.
- tarihçi değildir şah ve sultan diye bir kitabı vardır. roman desen roman değil. kan gövdeyi götürüyor.
- son yazılarından anladığım kadarıyla 28 şubat'ta müdahil olmayacak olan kişi. fethullah gülen değil miydi "hükümet gitsin!" (*) diyen. adam haklı beyler.
"her şey sen olsun dünyada ve olmasın sen olmayan dünya da." cümlesiyle beni mest eden yazar. iki darbe arasında, iki dirhem bir çekirdek, kahve molası, od, kitab-ı aşk aklıma gelen ilk kitapları. lise yıllarımda babamla alıp okur, üzerine sohbetler yapardık, güzeldi.
tarihi romanlarında gerçek şahıslar üzerinden uydurma hikayeler üretmesi tarihçi ahmet şimşirgil hocayı çileden çıkartmaktadır. hocanın hakkı var zira okuyucuların ekseriyetle uydurma vak'aları gerçek zannettiği görülmekte
çok sevdiğim, kitaplaını bir solukta okuduğum bir yazar. fakat kitapları tarihçiler tarafından gerçeğe uygun olmadığı gerekçesiyle çok fazla eleştiriliyor. şah ve sultan kitabının anlatımına bayılmıştım ve harika bir kitap olduğunu düşünüyordum.fakat tarihi konularla ilgili verilen bilgiler de kafamı karıştırmadı diyemem.daha sonra ahmet şimşirgil'in bu roman üzerine kaleme aldığı makaleyi okuyunca çok üzüldüm.iskender pala gibi kıymetli bir profesöre ve yazara bunu yakıştıramadım.kendisini bu kadar seviyor olmam da üzüntümü iki kat artırdı. gerçeklerin öğrenilmesi için mezkur makaleyi burda paylaşıyorum.
http://ahmetsimsirgil.com/sah-ve-sultan-romani-uzerine/
sık sık mavi-yeşil diye bir cafede nargilesini söyler ardından gelen ilham durumuna görede üretmeye başlar zat-ı muhterem.
cemaat hükümet kavgasında cemaati hatalı bulduğunu, cemaatle omuz omuza yürünemeyeceğini ve özür dilemesi gerektiğini söyleyen yazar.
( http://www.timeturk.com/tr/2014/09/29/iskender-pala-cemaatle-yurunemezmis.html )
kalp adlı kitabında geçen alıntı. her okuyuşumda zihnimi arındırır :).

kalbin hakkı bâtıldan, doğruyu yanlıştan ayırt etme ve iyi ile kötü arasında tercih yapma özelliği onu bilgi, algı, düşünce ve inancın merkezi konumuna getirir. bu yüzden kalbin iki yüzü vardır; biriyle hakk'a, diğeriyle halka bakar. yerlere ve göklere sığmayan allah oraya sığar. o bir yoldur, yolculuktur. aşkların, çilelerin, hasretlerin yolu ve yolculuğu... hep dışarıya doğru, hep gözün gördüğüne erişmek insanın gözlerini içeriye çevirip yapması gereken nice yolculukları vardır. bunun için bir aramanın ve arayışın da merkezidir. birinde unuttuğunuz veya birinden istediğimiz bir kalbi aramaktan söz etmiyorum, kalbin kendini aramaktır maksat. i̇nsanın kendisinde saklı olanın izini silmesi... mumdan gemilerle ateş denizlerine açılmak... bulunmayacağını bile bile aramak. bulanların yine de arayanlardan olacağı umuduyla aramak. kalbin durmadan "bud-dub... bud-dub..." diye yankılanması belki de bir gün "bul-dum... bul-dum..." diyebilmek içindir. çünkü bulmak zordur, hele kendinde saklı olanı bulmak dağları başına koyup taşımak gibidir. peki bulanlar yok mudur? elbette vardır; aşk yolunda yürüyenler... peki, buldukları nedir? salt hakikat! kendimizin ve hayatın görünmeyen hakikati... gerçek hayat... neyzen tevfik'in "secde eder hakikatim her an / kalbimin ateş-i mukaddesine" dediği gerçek hayat. kalpte mukaddes ateşler yakan gerçek...