gülenci – dertli sözlük
rüya, yakaza, hızır, cin gibi kavramların yoğun kullanımı ile gerçeklikle bağları kopartılan topluluktur.fethullah'ın sıkça kullandığı "rüya, yakaza, hızır, cin gibi" kavramlar, kabaca iki sonuca hizmet ediyor. i̇lk olarak, dağılma eğilimi gösteren kitleyi, metafizik motivasyonlarla, ortak amaçlar etrafında toplamak. i̇kincisi, bağış, abone, mevduat bazında yaşanan ticari kaybı azaltmak. her ikisi de tam anlamıyla dünyevi iktidar alanlarını tahkim etmeye yarayan çabalardır.
"akletmez misiniz?" diyerek kur'an-ı kerim'in 275 yerinde düşünmeye teşvik edilirken "ben allah teala ile konuştum" diyen bir adamın peşinden giden kişilere denir.yapılan onca yasadışı dinleme, iftiralarla hapse tıktırma ve seçilmiş başbakanı devirme girişimlerine rağmen bu grubun hala dini bir misyonu olduğunu iddia edenler kur'an-ı kerim'den ya bihaberler ya da i̇slam'ı sadece emekli bir vaizden öğrenme konusunda aşırı derecede ısrarcılar.yüce allah gözlerini açsın inşallah.
yalancılıkta, şeref yoksunluğunda zirveye çıkmış örgütün militanlarıdır.

acaba bunlar son 1 yıllık süreçte mi değiştiler? yoksa baştan beri böyleydiler ancak bizim mi gözümüz bağlanmıştı ve gerçek yüzlerini anlayamamıştık?
fethullah gülen'in görüşlerini emir bilen, "cemaat" adı altında etkinlik gösteren örgütsel yapılanmasıyla bilinen grup, ve bu gruba mensup kişi.

henüz bu grubun ne olduğu tam bilinmiyorken, 2011 yılında yeni şafak'ta ali murat güven'in isim vermeden yazdığı bir analizde anlatılmıştır. isim vermemiş ama ben gerekli yerlere gülenciler ve milli görüş şeklinde açıklamalar koydum:

--- iktibas ---

türkiye cumhuriyeti başbakanı, bundan 12 yıl önce, miting meydanlarında ziya gökalp şiirleri okuduğundan dolayı aldığı hapis cezasını -üzerinde "albayrak turizm" yazan- mütevazı bir servis otobüsüyle çekmeye giderken, sözünü ettiğim o "kitle"nin [gülenciler'in] bir tek üyesi bile yoktu dualarla içeri uğurlandığı cezaevinin kapısında... hoş, zaten aynı politik harekete [milli görüş'e] tarihi boyunca kesintisiz düşmanlık sergilemiş, kendisini onlardan ayrıksı otu gibi itinâyla uzak tutmuş bir "cephe"ydi sözünü ettiğim kesim...

fakat, ne zaman ki devran yüz seksen derece döndü, birbirlerine ziyadesiyle bağlı bu biraderleri politikanın, bürokrasinin ve iş dünyasının bilâ-istisna her santimetrekaresini işgal etmiş bir durumda görür olduk; anadolu yaylalarındaki börtü böcekten zimbabve'deki kömür karası çocuğa kadar yeryüzündeki her mahlûkata sınırsız bir sevgi saçma iddiasındaki o bir örnek yüzler, sıra aynı muhteşem sevgi selini "somuta dönüştürmeye" geldiğinde, kendi muhkem kalelerinin dışından olan bir tek allah'ın kuluna bile geçit vermemekte pek mahir davranmaya başladılar. tabiî, mâlûm cephenin küçük çaplı oyuncularının kendi kafalarına göre aldıkları bir karar falan değildi bu. en tepelerden konulmuş bir kural, "meşrep açısından sizden olmayanlarla aradaki mesafeyi çok iyi muhafaza edin, onları yalnızca kullanmanız gerektiğinde kullanın. yabancılardan işi öğrenin, sonra da en kısa sürede onları aranızdan sepetleyin" düsturu uyarınca, her türlü ticarî, bürokratik ve politik manevrada kapılar "diğer dindarlara" ancak "acil durum" pozisyonunda açıldı; onun dışında ise öncelik daima "çemberin içindekiler"de oldu.

bu sistematik ayrımcılık hâli, benim son dönemlerdeki meslekî ve insanî ilişkilerim içinde başkalarından dinlediğim en yaygın şikayetlerden birine dönüşmüş durumda artık... i̇yi bir dinleyici olduğumu hisseden her mahzun ve mazlum dindaşım, "çalıştığım kuruluşta onlardan değilim diye benim canıma okudular" diyerek söze girip feryat figan etmeye başlıyor, sonra da işin ucu en ağır beddualara kadar uzanıyor. gazaba uğramış kamu görevlileri, akademisyenler ve medya mensuplarının sarfettikleri, maneviyatımı ziyadesiyle yoran bu tür nice "ah"la doldu son zamanlarda belleğim; öyle ki beynimde artık o buğzedişlerin yenilerini kaydedecek boş yer de kalmadı.

...son bir kaç yıldır bizzat tepe yönetimi eliyle acımasızca tasfiye edilen o kıdemli politik hareket [milli görüş], bir zamanlar kamusal alanda (günümüzdeki cesametiyle kıyaslanmayacak kadar) küçük çaplı danslar icrâ eden diğer topluluğa[gülencilere] hiç bir zaman benzer bir düşmanlıkla mukabele etmemişti. gerçek duyguları asla yansıtmayan mekanik bir sırıtkanlıkla donanarak her köşe başını ele geçirme sevdasına düşmüş bazı kişiler, var güçleriyle başlarını ezmek için uğraştıkları o insanların kurup yönettiği medya kuruluşlarına, ticarî şirketlere, derneklere, vakıflara ve politik organizasyonlara geçmişte büyük bir rahatlık içinde, ellerini kollarını sallaya sallaya girip çıkmaktaydılar.

tasfiye pozisyonundaki politik hareketin[milli görüş'ün] tarihçesinin her kilometre taşı, sayısız hatalar ve günahlarla dolu olsa bile, en azından bu noktada sicili pür-i paktır; alnı secdeye değen ve "ben müslüman'ım" diyen herkese sonuna kadar açmıştır bağrını. nitekim, vaktiyle oralardan yetişmiş her mezhepten ve meşrepten kalifiye insan hazinesi de bunun en büyük şahididir.
...

türkiye'nin i̇slâmî mücadele tarihine damgasını vurmuş en kıdemli organizasyonun[milli, görüş] tasfiyesi sessiz sedasız sürerken, bu tasfiyenin yarattığı devâsâ enkazın çevresinde ise aynı mücadelenin en zor zamanlarında ortalıkta gözükmeyen bir takım sinsi ve mıymıntı tipler [gülenciler] dolanıp duruyor. "eski ekol"den olduğunu sezdikleri her mü'mini yüzlerinden hiç düşmeyen o duygusuz sırıtkanlıklarıyla, zerrece tereddüt etmeksizin oyun sahasının dışına doğru savurup, bunların yerine derhal kendi klanlarından bir "kesin inançlı"yı oturtuyorlar. kifayetine, ehliyetine falan bakmaksızın...

ve söz konusu tasfiye ile mütedeyyin kitlenin geneline de şu mesaj veriliyor:

"dini bütün kadınlar, dini bütün erkekler, artık uyanın. eski çamlar bardak oldu. sizin 40 yıldır doğru bildiğiniz i̇slâmcılık akımı artık bitmiştir. size dağıtacağımız, 'bundan sonra yoluma nasıl devam edebilirim?' başlıklı anket formlarında, işaretlemeniz için yalnızca iki seçeneğiniz var. o yüzden, şartları kendi kendinize zorlayarak, üçüncü bir seçenek daha türetmeye falan kalkışmayın.
seçenek 1- yeni dünya düzeninin tasarımladığı ultra-light liberal ve mezhebi alabildiğine geniş ekibimize katılıp bütünüyle bize râm olmanız, ticaretten bürokrasiye kadar her yerde bizim karar ve kurallarımıza bi'at etmeniz,
seçenek 2- ha, bu ilk seçeneği red mi ediyorsunuz, o zaman derhal pılınızı pırtınızı toplayıp, inşâsı çok pahalıya mâlolan modern stadyumumuzun dışına çıkmanız... daha da açıkçası, oyundan atılmanız!"

bugünlerde, gidişâtın farkında olan bütün dindarların kendi aralarında öfkeyle konuştuğu temel mesele budur. okuyana yalnızca iki seçenek sunan bir form var önümüzde. ...o formu bastırıp dağıtanların ise ankete üçüncü bir seçenek eklemeye hiç niyetleri yok!

bundan sonra, "hareket" olarak bu topraklarda bir geleceğimiz ve söz hakkımız bulunacaksa, bunun da tek yolu söz konusu formu hazırlayan makyavelist güruhla kıyasıya boğuşup, "yok be yavrum, bunun bir de üçüncü seçeneği olacak, olmalı. madem ki bu kadar insan sevgisiyle dolu yürekleriniz, o zaman bizim sesimize de kulak verip, dağıttığınız forma üçüncü bir seçenek daha ekleyeceksiniz" demektir.

böyle bir mücadeleye girmeyenler, hayatlarının son 40-50 yılını, "kapalı kapılar ardında tasarımlanmış, karanlık güçlerin güdümünde ve sonuçları itibarıyla tamamen haybeye bir dâvâ için" yığınla acılar çekerek geçirdikleri gerçeğini de peşin peşin bir kenara not etsinler.

--- iktibas ---

(http://yenisafak.com.tr/sinema/?i=354816)