paradise now – dertli sözlük
hany abu assad'ın 2005 yapımı filmi.

film, filistinli iki intihar bombacısının hayatlarını ve bir eylemlerini anlatıyor.
fikri ve kararı seyirciye bırakan, bazı gerçekleri gösteren ama bazı kısımlarda da abartan, son tahlilde seyirciyi düşünceye sevk eden güzel bir film.

hoşuma giden bir diyalog:
(kız ve said)

k: sinemaya gider misin?
s: hayır, nablus'ta sinema yoktur.
k: evet, biliyorum. ama yine de sinemaya gitmişliğin vardır, değil mi?
s: evet, 10 sene önce. 'rivoli' sinemasını yaktık.

imdi;

filmi seyretmeyenler için -çok etkili değilse de seyir keyfini etkileyebileceği için- sakıncalı yorumlara geçelim:

iki farklı karakterde iki filistinli genç.
fransa'da paris'te bulunmuş.sorular soran, sorgulayan, itiraz eden bir genç kız.

filmin ana sorusu: bomba eylemleri, filistini korumak, israil'le mücade etmek için mi yoksa intikam almak için mi? zira bunlar farklı şeyler. ikisinin de kendi usulleri var.
said'in ağzından duyduğumuz sözler de bu manada filmin temasını açıklıyor: onlar hem zulmeden hem de kurban olabiliyorlarsa, benim de hem kurban hem de katil olmaktan başka seçeneğim yok.

80li yıllarda afganistan'da cihad etmiş, komutanlık yapmış bir büyüğüm, el-kaide'den hareketle, arap dünyasındaki bu tarz direniş eylemleri için, çoğunluğu fıkıh bilgisinden uzak, eksik-yanlış yorumlanmış ayetleri dayanak tutan * * ama iyi niyetli insanlar tarafından yapıldığını (eylemlerin bu tarz insanlara yaptırıldığını) bu sebeple, yanlış metodların bazı zararlara sebep olduğunu ifade etmişti. filmde de bu durumu görüyoruz. (ancak yaşanan savaşın sebep olduğu psikolojiyi yadırgayamayız. yıpranmış insanları kendi hallerine bırakmak ayıbımız. yani zararın mesuliyeti bizde)

filmle ilgili yadırgadığım, kusurlu bulduğum kısım ise fransa görmüş genç kız karakteri. daha doğrusu gençlerin genç kızın sözlerinden etkilenmeleri. davasına bu kadar inanmış bir karakterin iki sözle etkilenmesi, biraz basit olmuş. (belki de yönetmen bununla bize aslında meselenin bu yönünü anlatıyordu.)