sözün eskilerin "hoca-talebe", "mürşid-mürid" ilişkisine dair olduğunu düşünürüm.çünkü eskilere dair uzun seyahatlere çıkan adamların eşlerine-çocuklarına yazdıkları mektupları okuyoruz. onlarda gönülden uzaklaşma yok bilakis gönülde iyiye derinleşme durumu var.söz daha sonraları elbette bir anlam dönüşümüne uğramıştır fakat bence ilk söyleyen ya bir hocaydı ya da bir talebe.
gönlünde tutmak isteyen gözden ırak olanı da tutuyor bir şekilde. belki gözden değil ama akıldan uzak olanın gönülden de uzaklaşması mümkün olabilir. görmeseniz de aklınızı, fikrinizi meşgul edebildiğiniz; gönlünüzdeki yerini koruyor çünkü.
uzaktan aşk diye de bir şey var nihayetinde.
hem gözün hiç görmediğini bile sevebilen gönül, artık görmediğini mi sevemeyecek?