diriliş ertuğrul – dertli sözlük
trt'nin bana göre en kaliteli dizisi.yerlerde sürünen yerli dizilerden sonra bu dizi çok iyi geldi.ancak türkiye'deki yerli diziler iyi bir çıkış yapıyor, bir süre izlendikten sonra dizinin kalitesinde düşüş oluyor.umarıöm aynı şey bu dizinin de başına gelmez.
izlemediğim dizidir. bunun sebebi dizinin iyi veya kötü olmasından değil,muhtemelen güzeldir, muhafazakarların duygularını okşayan, yumoş gibi yapan bir dizidir.gezide hükümete küfreden şimdi ise trt'de yayından sorumlu olan proje kabul eden genel müdür yardımcısı olan ibrahim eren denen şahsın elinden çıkıyor olduğu gerçeğini değiştirmiyor.siyaset siyaset, valla bıktık bu siyasetten. daha altı ay önce çapulcu dediğin elemanlara sen koskoca kanalı emanet ediyorsun, istediği gibi at koşturuyor, ne kadar gezici varsa projelere dahil ediyor,paraları da haliyle cukka ediyor, bölüm başına engin altan düzyatan'a 60 bin lira veriyorlar en basitinden. kardeşim bu adam gezide provakatörlük yapmıyo muydu?sen de ooo diriliş, ooo filinta diye ortada dolaşıyorsun.bu müslümanları kandırmak ne kadar kolay ya rabbi.
ülkemizde yapılan hiç bir diziyi ya da filmi izlemediğim gibi bu diziyi de izlemedim. izlemeyi de düşünmüyorum. oyunculuk, senaryo, kurgu meselesi filan değil. mesele konusu. tarihimizle ve değerlerimizle film ya da dizi çekmeyi bırakmalıyız. dizi ya da film çekmek istiyorsak kurgulanması daha kolay ve kurgulandığı takdirde insanları rahatsız etmeyecek konulara ve alanlara yönelmeliyiz. mesela; türk yönetmenler ya da senaristler kendilerine şu soruyu sormaları gerekir:

"biz neden bilim-kurgu çekemiyoruz?"

ya da

"biz neden politik-kurgu, polisiye karşımı bir dizi çekemiyoruz?"

ya da

"biz neden birkaç türün karışımını içerecek bir dizi çekemiyoruz? mesela politik-kurgu, bilim-kurgu, aksiyon"

tarihimiz ve değerlerimizi anlatmak istiyorsak, discovery ya da history channel'ın yaptığı gibi film tadında belgesel çekmeliyiz. böylece tarihimiz ve değerlerimizi hem doğru şekilde anlatmış oluruz, hem de hiç kimseyi rahatsız etmemiş oluruz. bu abd'de ve avrupa'da böyledir. tarih filmlerini diyorsanız, fazla bir tarih filmleri ya da dizileri yoktur. olanların da büyük çoğunluğu da mitlere dayanır. yani efsaneler, destanlar. ve kurgulanması rahatsızlık vermez. çektikleri ve kendilerinin de rahatsızlık duyduğu iki tane dizileri vardı. birincisi spartaküs, ikincisi the tudors. özellikle tudors'a çok fazla eleştiri gelmişti. zaten tarihi diziler pek de revaçta değil.

eğer tarihle ilgili mesaj verilmesi gerekiyorsa kurgu bir dünya oluşturulabilir. bununla ilgili bir örnek verecek olursak, game of thrones. kurgu bir dünyada kendi tarihlerini dizileştirmişler.

tarihimiz ve değerlerimizle ilgili dizi çekmekten vazgeçmeliyiz. hayal dünyamızın kapılarını aralayarak birkaç türün karışımı olacak şekilde harika diziler yapabiliriz. ama ne hikmetse hep aynı ürünler ortaya çıkıyor. yani film hep başa sarıyor.

ortaya konan ürünlerin büyük bir çoğunluğu izlenebilirlikten çok uzak. kurgu, hikaye, oyunculuk vs. yani artık türk sineması, senaristler ya da dizi yapımcıları şunu sormalı artık:

"biz neden hayal gücümüzü kullanarak daha güzel eserler ortaya koyamıyoruz? neden sürekli birbirimizi tekrar ediyoruz ?"
diziye tarihten bağımsız, bir şahsiyetten ve devletten mülhem yazılmış bir hikaye gözüyla bakarsak;hikaye, kurgu, oyunculuk, sahneler güzel. başarılı bir dizi.geride bıraktığımız cümle 'olması gereken bakış açısı.'fakat biz, film-dizi ile belgesel farkını bek bilmediğimizden, filmin senaryosuna gerçeği anlatıyor diye bakıyoruz.rüyasında anthony quinn'i görünce hz hamza'yı gördüğünü zannetmek gibi...bunda bizim pek bir kabahatimiz yok. görsel işlerde yeni yeni eser ortaya koymaya başladık. gerçekle senaryonun farkına varmak için epey seyretmiş olmamız gerekiyor. bir de; senaristler, tarihi vakayı senaryolaştırırken, toplumun bazı hassasiyetlerini gözardı ediyorlar. bu rahatsız ediyor.girişte şerh düştükten sonra diziye geçelim.birincisi; çok uzun. 2 saat nedir arkadaş?diziyle ilgili yapılacak eleştirilerin çoğunun sebebi,dizinin uzunluğu. yoksa dizi gerçekten başarılı. takdir ettim.- hikaye fazlaca kadın-erkek ilişkisi üzerine kurulmuş. ertuğrul-halime ve selcan hatunun planları, dizinin ana konusu gibi şimdilik. 2 saati doldurmak için hanım ablaların kavgalarına fazlaca yer veriliyor. süre kısaltılmazsa önümüzdeki bölümlerde bol bol ertuğrul-halime sultan bakışması seyredeceğiz. süre kısalırsa dahi ertuğrul-halime sultan meselesi arka planda devam etmeli.- aşırı kötüleştirilmiş kötü kadın ve melekleştirilmiş iyi kadın. bunları görmekten gına geldi. kötü karakter kötülüğünü yapsın ama canavara da dönüşmesin bir zahmet.- yine bir tarihi türk filmi klişesi. kötü adamların yüzleri gözleri hep bir şekil oluyor, korkunçlu, pörtlek, canavarımsı. adamın ruhu kötü, yüzü gözüyle neden oynuyorsunuz?son olarak;bir şeyin romantize edilmesi, o şeyin hakikatine zarar veriyor.katılıktan, aşırı ciddiyetten yana değiliz elbette fakat romantize etmek, erozyona teslim etmek demektir.bu manada; dizinin, zaten iyice romantize edilmiş osmanlıyı, tarihi ve tasavvufu iyice romantize etme tehlikesi de var.(ne çok romantize dedim)
eksik bir yan söyleyecek olursak osmanlı'da tesettürlü kadın yok muydu acaba? boyun, saç ortada anlamadım nasıl iştir bu?
epey çalışılmış bi dizi hatta dövüş sahneleri için cengiz han filmi ekibinin getirildiğini duymuştum güzelde iş çıkarmışlar ama ondan öte filmin hikayesi ve içerdiği mesajlar önemli 1. bölüm de dizinin haydır allah haktır allah nidalarıyla başlaması yemeğe ve istişareye allahın 99 adıyla başlanması ve 3. bölüm sonunda ertuğrulun adiyat suresinden alıntılaması güzeldi eksikler olacaktır ama trt nin şuandaki hali bir neslin hayallerinin ötesindedir inş daha iyi olduğu zamanları da görecez