tanrı – dertli sözlük
bu konu dil ve terminolojiden ziyade ilm-i islamiyyenin mevzuudur. çünkü burada kelimenin kökeni değil, mefhum yani kavram olarak karşılığı önemlidir.
kavram olarak karşılığı da direk arapça, farsça gibi karşılıklara bakmaz. çünkü kuranın kendi terminolojisi olduğundan, yani kuran kelimelere kendince ıstılahi bir mana verdiğinden, arapçadaki karşılığına göre de değerlendirilmez. kurandaki karşılığına göre bakmak lazımdır, ilim öyle emreder. : (her kelime her terminolojinin kuralına göre tebeddül eder)

evvela; allah özel isimdir. tengri veya tanrı kelimesi ise kavramdır, isim değildir. ve tanrı kelimesi kuranda allah ismini değil, ilah veya ilahe veya mabud gibi kavramların tam karşılığıdır. god ve ilah ta tanrı gibi kavramdırlar. allah'ın yerine kullanılmazlar.

hüda ve lillah ise tanrı gibi değildirler. bir, eşsiz, tek olan ilah demektirler(yine islam ıstılahınca), bu yönüyle allah yerine kullanılmazlar, allahı işaret etmek için kullanılırlar. çünkü hüda ve lillah gibi mefhumlar yalnızca kuranın anlattığı tevhid kavramında mevcuttur. ondan önceki bütün ilah kavramlarında nakıseler, eşi, çocuğu, benzeri gibi arızalar vardır.

saniyen;
kuran terminolojisi açısından bu kelime allah yerine kullanılamayacağı gibi, aynı zamanda biz allah ı onun öğrettiği şekilde övmemizi rasulullah s.t.a.v. den ders alıyoruz. öyle ki kuranın çok yerinde allah kendisine ne diyeceğimizi, nasıl zikredeceğimizi, hatta nasıl dua edeceğimizi dahi öğretmiştir.
nasıl ki ben eren mahlasını seçtim, ta "bana böyle hitab edin ben bunu seviyorum" manası da bu seçimimde mevcuttur. bana bu mahlasla hitab etmek beni diğer hitablardan daha fazla memnun eder. aynen öyle de; herşeyin en iyisini bilen, kendi hoşuna gideni bildirmiştir, sevgiline en sevdiği kelimelerle hitab etmek varken, hakkında birşey söylemediği ve hoşnutluğunu bildirmediği lafızlar seçmemek ona daha duyarlı ve onun hislerini daha çok düşündüğümüzü ortaya koymak olacaktır.

salisen;
kuranın kelimelerini seçmek, arapça kelimeleri seçmek değildir. kuran en sathi ve avam bakışıyla, genel bir nazarla arapçadır, ama işin ehli bu bariz farkı anlar. bu fark üstte belirttiğimiz ıstılah(terminoloji ve jargon) farkıdır. bu ilmi bir farktır. bu kutadgu bilig in türkçe olması ama bugün okusak çoğumuzun çoğu kelimesini anlamaması nevinden birşeydir. evet kuranın arapçası bugün anlaşılan günlük arapça, hatta okullarındaki öğretilen arapçadan da farklıdır. mısır arapçasıyla suud arapçasında sayısız fark varken bunu anlamak müşkül değildir.

rabian;
kuran alemler padişahının fermanıdır ve alemin her yerinde sözü geçen bir reisin kanunnamesidir. bu nitelikte bir kitabın, bir fermanın artık bir millete mal edilebilirliği kalma-mıştır. nasıl ki dinar bir nevi fermandır, milletine bakmadan her kes ona sırf kıymeti yüzünden değer verir, ama menbaı kuveyt olduğundan adına kuveyt dinarı denir ve bu ona milli bir hava katmaz, hep dünyanın en değerli parası olarak muteberdir. -teşbihte hata olmasın -

kuran da allahın çok hikmetine binaen arapça inmişse de artık alemde cari bir padişah fermanıdır, bir merğub meta dır, milliyeti kalmamıştır.
dolayısıyle kurandaki kelimelerin ve kavramların da bir milliyeti kalmamıştır, umumun malı ve kıymetlisi olmuştur.

veya mesela altının afrikada çıkıp heryerde baş tacı olması ama afrikalının bu zenginlikten çok başka bir halde durması nevinden....ilaahir örnekler uzar.

iş bu yüzden kurana ve kelimelerine arap milliyetçiliği cihetiyle bakılmaz, kurandan birşeyler devşirmek arapçılık olmaz.

son olarak kuran sevgilidir, sevgili bu kelimeleri seçmekle bu kelime ve kavramlara iltifat etmiştir, madem öyledir sevgilinin övdüğü de sevgilidir, hiç değilse daha sevimlidir.
hem elbette her harfine sevap olan bu kuranın kelimelerini seçmekte de birnevi sevap vardır.