fethullah gülen – dertli sözlük
her şey için geçerli olan bir durum var; ifrat ehli, tefrit ehli.
fethullah gülen hocaefendiye taassup ile bağlı olanlar zaten eleştiride tefrit ehli olduğundan tenkit genellemesine dahil etmemiştim. dikkat çekmek istediğim ifrata düşenler idi.
hakkaniyetle tenkit edilmediği düşüncesinin sonuna sadece hırs ve garaz eklenirse, eleştiri aslında kendini yutar.
çünkü "genel"in içine hırs ve garaz dışında, taassup derecesinde bir görmemezlik durumu da girmekte.
genelde hakkındaki tenkitlerde hakkaniyetin muhafaza edilemediği, hırs ile, garaz ile eleştirilen zât.
kendisine bu denli bağlı olanların tefrit ehli olduğunu düşünmüyorum. hatta hırs ve garaz ile eleştirenlerden çok daha sağlam bir şekilde yüceltiyorlar.
ikisi de ifrat yani, bir tefrit durumu söz konusu değil.


işin garip yanı da bence şu: gelen kötü niyetli eleştirilere hadi cevap verilmeyebilir de, cemaatin içinde yapılan yüceltmelerin kaçtığı aşırılıklara neden bir ayar çekilmez?
hoş mu gelir ki acaba, bilinmez...
dünya hakimiyeti şu an çoğunluğunu yahudilerin ve yahudi uşaklarının oluşturduğu bir şeytani gücün elinde. yüce allah isra suresi 4. ayette bu şeytanilerden bahsediyor. ''muhakkak siz yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve büyük bir yükselişle yükseleceksiniz.'' ayet-i kerimenin bu güçlerden bahsettiğini düşünüyorum. medya ellerinde, ekonomi ellerinde, bir çok devletin iktidarı kendilerinin kuklası vs. bu bir realitedir. bunları görmek için gözlük takmaya gerek yok. buradan şuraya gelmek istiyorum; türk okulları meselesi. fethullah gülen, islam ülkelerinin en büyük sorunu olarak eğitimi görmekte ve bu amaçla onlarca ülkeye okullar açmakta. ama bu, bahsettiğim şeytani güçlerin izni olmadan kolay kolay olmaz. zira allah bu güçlere bir süreliğine mühlet vermiştir. dolaysıyla hocaefendi bu güçlerle diyalog içine girdi. (*) aralarındaki ilişkiyi de sürdürmek istiyor ki hedeflerine ulaşabilsin. mavi marmara açıklamasını, vatikan ile iletişimi bir de böyle düşünelim. ben fethullah gülen'in samimi olduğuna ve bu tehlikeli yollara hayırlara vesile olması için girdiğine inanıyorum. fakat cemaatin içerisinde münafıkların olduğuna da inanıyorum. kim bilir belki de hocaefendi; '' her düşmanın bir zayıf noktası vardır.'' diye düşünmüştür. her şeyin en doğrusunu allah bilir.
gönül insanı. dramatik şekilde islami camiadan da komplo teorilerine konu edildiği vakidir. cemaat içerisinde olan insanlar genelde meşgul. ben kendilerine soru soranları görmüyorum. neden böyle yapıyorsunuz diyenleri de görmüyorum. ama dışardan bakarak suizanda bulunanlara çok şahit oluyorum. gıybetin ferdi olanına helallik kolay, ancak bir camiaya gıybet etmenin telafisi yok.

daha küçükken ve daha saf duygularım varken "allahım keşke dilim olmasa" diye dua ettiğim olurdu. dil başa bela çoğu kere.

edit: kardeşler çok özür dilerim. yanlış ifade ettiğimi plato izah etti. şöyle ki, cemaat içerisinde olan insanlar genelde meşgul derken, kendilerine gelen eleştirilere bile cevap vermekle uğraşmıyorlar, yapıcı tavır üzere bir yaşantıları var. polemik gibi şeylere yaşantılarıyla örnek verircesine cevap veriyorlar demek istedim.

kendilerine soru soranlar dediğim, suizanla yaklaşanlar. ben istişarelerine çok katıldım. hem ünv.de hem sonrasında. içeride son derece vaki bir otokritik mekanizması mevcut. tabi ki bazı gündemleri kuşatabilmek mümkün değil. orada yapmayana yap baskısı yok. bu bir kabul mevzusu. neticede allah için bir araya gelen insanlar topluluğu. niyeti halis tutup yapan da var, yine halis niyetle yapmayan da var. özellikle ünv. de niyeti barınmak olan öğrenci arkadaşlar oluyor, onlar da zaten istişarelere iştirak etmiyorlar. her denileni yapan bir itaat mekanizmasına katılmıyorum.

demek istediğim suizanla yaklaşmak müslümanca değil. bu yüzden mümkün olduğunca müslümanın vazifesi olan hüsnüzan üzere yaklaşmalıyız. bir topluluğun niyetini samimi buluyorsak, orayla ilgili diğer mevzuları anlamaya çalışmak lazım. anlamak mümkün olmaması mevzu bahis olsa bile bu suizanla bir ithamda bulunmaya gerekçe olamaz. suizan bir seçenek değil demek istedim.

keşke dilim olmasa dediğim şey itaatle alakalı değil. orada kötü söz, gıybet gibi hususlarda sonradan pişmanlıklarımın çocuk aklımla böyle bir yüzeysel duaya dönüşmesi var. demek istediğim, dil büyük nimet, her nimet gibi. ama imtihanı zor bir nimet. kadınlar için daha ön planda. imamı gazalinin kalplerin keşfinde özellikle var bununla ilgili başlıklar. orada temsili olarak dilinden dolayı azap çekenlerin çoğunun kadın olmasıyla alakalı vs.

arkadaşlar konuyu dağıtmayım. ifademde kusur var. benim şahsi problemim bu zaten. h.helal edin.
ashab peygambere "bunu sana allah mı emretti, yoksa kişisel reyin midir ya resulallah" dediğinde çok rahat bir yaşam sürüyorlarmış; bir elleri yağda bir elleri balda imiş. yapacak tek işleri ağızlarını yeme içmede kullanmakmış zaten.

siz cemaat mensupları olarak koyunları mı örnek alıyorsunuz bilinmez; ama en azından kendi adıma konuşursam ben allah'ın örnek olarak gönderdiği resulünü ve onun örnek olarak yetiştirdiği nesli örnek alıyorum.(*)

son olarak... edilen duanın ölüm veya hastalık istemekten hiçbir farkı yok. bizi bizden daha iyi bilen bir yaratıcıya sahibiz hamdolsun. ve o bizim için ne vermişse gereklidir, bizim cennetimiz içindir.

vesselam!
cemaatin içerisinden eleştiri beklenmesi komik olur beklenemez zaten. nerede görülmüş? adı üstünde cemaat. belli bir amaç-hedef, çıkar için bir araya gelmiş topluluk anlamında.

fethullah gülen cemaati, eleştiriyi nedense kabul etmiyor kabullenemiyor. biraz açılın. açılın ki düşünce alış-verişi yapalım. gıybet-suizan diyerek gerilerde durmayalım.
hocaefendinin vizyonu, misyonu, yıllardır yaptıkları herkesçe takdir edilmesi gereken şeyler değil.. herkesin meşrebi ayrı. lakin benim anlamadığım avam olan bizlerin, alimler hakkında konuşurkenki üslubumuzun vaziyeti. ben mi naif bir adamım, zayıflıktan dolayı çekiniyorum bir cemaat ya da alim hakkında konuşurken, yoksa yapılması gereken mi bu, anlamadım.

ben de hafakanlar geçiriyorum, mevdudi okurken, islamoğlu okurken, seyyid kutup okurken, şeriati neyse o bir nebze dışında kalıyor, erbakan hocamı dinlerken, fethullah gülenin eserlerini okurken, bunların birbiriyle tutarlı hale geldiği bir islami sentez oluşturmaya çalışırken kafamda. ama hiçbirine bir şey demek şöyle dursun, sadece niyetlerine bakıyorum ve ellerinden değil, allah razı olsun ayaklarından öperim diyorum.

biz kendi konumumuzu bir düşünelim. islam için ne verdiğimizi, ömrü neyle geçirdiğimizi, hepsini geçtim sadece dertlisözlükte geçen vakti düşünelim, sonra da bu bir dakikası doğru dürüst boşa geçmeyen ömürleri düşünelim. sonra bir toparlanıp öyle yazalım.

ya değilse müslümanca düşünmek üzerine denemelerin sahibine selam olsun. ne diyim.