sıfır atık projesi – dertli sözlük
ülkemizde uygulanmaya çalışılan çok güzel ve ihtiyaç olunan bir proje.
sıfır atık; israfın önlenmesini, kaynakların daha verimli kullanılmasını, atık oluşum sebeplerinin gözden geçirilerek atık oluşumunun engellenmesi veya minimize edilmesi, atığın oluşması durumunda ise kaynağında ayrı toplanması ve geri kazanımının sağlanmasını kapsayan atık yönetim felsefesi olarak tanımlanan bir hedeftir.

fakat
uygulamada bakıldığında geri dönüşümün geliştirilmiş ve teşvik edilen bir hali. atıkların ayrılması üzerinde duruluyor en çok.
asıl sıfır atık adı üstünde sıfır atık çıkarma, atıkları en aza indirmedir. poşetlerin paralı olduğu zamandan itibaren birçok insan gibi bende kumaş çanta kullanıyorum ve çok memnunum. bunu sıfır atık projesine alışmak için güzel bir başlangıç olarak görüyorum. mesela pet şişe yerine, yanımızda cam veya termos şeklinde şişe taşımakta önemli bir örnek, yine güzel bir başlangıç.
son zamanlarda youtube'dan bu zero waste meselesiyle ilgili bir çok video izledim, hala daha izliyorum. çoğunluğu yabancıydı bunların ama yerli insanlarımızdan da bu konuda güzel işler yapanlar, girişimciler elhamdülillah var.
hatta cotton bee diye bir marka keşfettim. reklamını da yapayım. şöyle ki balmumu kaplamalı pamuk kumaş ve keseler üretiyorlar. tamamen yerli bir marka. yaptıkları kumaşlar yarım kalmış sebze ve meyvelerin sarılıp muhafaza edilmesini sağlıyor. okula işe ekmek arası bir şeyler götürürken onları kaplara koymaktansa farklı boylarda alternatifi olan keselere üzerini sarıp koyulabiliyor. katlama şekillerine göre yanımıza aldığımız fındık fıstığımızı, kayısımızı, hurmamızı bile güzelce koyabiliyoruz. ayrıca kumaş nefes aldığından düzgünce sarıldığı takdirde uzun süre taze kalması sağlanabiliyor. fakat bu balmumu kumaşlar bir süre sonra dışındaki balumu tabakası yıkana yıkana inceldiğinden iyi sarma özelliğini kaybediyor . bence bu markanın en iyi özelliği işte bu durumla karşı karşıya kalındığında ortaya çıkıyor. adamlar balmumu kalıbı da satıyor. i̇nceldi mi hemen rendeleyip erit o kalıbı, sür kumaşa güzelce, birde ütüle, tamamdır. eskisi gibi yine kullanabilirsin. sitelerinde ve youtube kanallarında bu işlemi de anlatıp gösteriyorlar.
yetti gari bu kadar reklam, merak edenler cotton bee'nin online satış sayfasına göz atabilir.
i̇şte özet olarak bu sıfır atık projesi yeniden kullanılabilirliği, işlevselliği önemsiyor. mesela cam kavanozlarımız, bunun kullanım alanını genişletmek. bambu, doğada çözünen diş fırçaları (bu fırçalar biraz pahalı ama kampanyaları takip etmek iyi olabilir), dışarıda plastik çatal kaşık kullanmamak bunun yerine yanımızda taşımak. aslında basit işler. ama şu alışkanlıklarımız ve kolaya kaçmak işte sorunun kaynağı oluyor biraz.
birde şu var mesela devletimiz ambalajlarda geri dönüşen malzemeler kullanılmasını desteklese, kullanmayanlara da sınırlama falan getirse ne güzel olur.
ben mesela bu ambalajlı ürün kullanımımı epey azalttım. abur cubur tarzı şeyleri neredeyse hiç almıyorum, kozmetik anlamındaysa zaten hiç makyaj yapmadım bugüne kadar bu yüzden kullanmıyorum, nemlendirici veya bakım kremlerimi çok sınırlı tutup yetiştirdiğim aloa veralarımı ve hindistan cevizi yağı kullanarak güneş kremi falan yaptım (kullanım süresi 3-4 günle kısıtlı bu kremin ama miktarı ona göre ayarlamaya insan alışıyor, zaten yapımı da çok hızlı), alışverişte kumaş çantamın yanında meyve sebze alırken keselere geçiyorum, birde kendime diş macunu yaptım yine hindistan cevizi yağı ve karbonat kullanarak. bu yaptığım diş macununu minik bir kavanozda saklayıp birde küçük kaşıkla fırçaya sürmek bir haftanın sonunda zor geldi sonra karbonat miktarını biraz arttırarak hamurumsu karışımı tek tek küçük tabletler haline getirerek kurutup, kullanmaya başladım.
böyle işte. bu çağın insanları olarak eskiye nazaran o kadar pislik çıkarıyoruz ki... çöpe atmakla sadece yanımızdan uzaklaştırıyoruz. ama o atıkların çoğusu yok olmuyor, durduğu yerden çıkardığı gazlarla yine kendi elimizle kendimize, ailemize, insanlara, hatta belki ileride torunlarımıza bile zarar veriyoruz. bu çok acı bir şey. kimse kendisine, sevdiklerine zarar vermek istemez. emanet olan bedenimizin de bir hesabı olacak. belki bu çaba hesabımızın kolay olmasına vesile olur. sloganlar bir kenarda dursun açıkçası kendi imkanlarımız nisbetinde bu konuda gayrette bulunmak hepimizin sorumluluğu.
devletin bu konudaki uygulamalarına bakıldığında şahsi atık miktarını azaltmanın ne kadar komik kaçtığı görülecektir. tabii tek başınıza yaptığınız da kendi içinde kıymetli ama ortada insanlığı ezen bir çark var. atıkla mücadelenizi bu minvalde vermek daha makul olacaktır kanaatindeyim. basit bir örneği de iliştireyim:-- spoiler --'türki̇ye henüz kendi̇ çöpüyle baş edemeyen bi̇r ülke'greenpeace akdeniz projeler sorumlusu deniz bayram, türkiye'nin plastik atık ithalatı ile ilgili kaygılarını ifade etti:"atık yönetimi ciddi bir konudur, kapsamlı altyapı ve denetim mekanizmaları gerektirir. çin'in plastik atık ithalatı yasağının ardından türkiye birdenbire gelişmiş ülkelerin çöplerinin yeni adresi oldu. peki bu çöplerin geri dönüşümünde 0 hedefe ulaşılıyor mu? atık ithalatının çevresel etkileri değerlendiriliyor mu? çevre ve şehircilik bakanlığı bir denetim uyguluyor mu? bu soruların cevabı şimdilik yok."türkiye henüz kendi çöpüyle baş edemeyen bir ülke. bu yüzden kontrolsüz çöp ithalatı türkiye'nin kendi geri dönüşüm sisteminde var olan sorunların daha da artmasına neden olabilir. türkiye başka ülkelerin çöpünde boğulmadan gümrük ve ticaret bakanlığı ile çevre ve şehircilik bakanlığı'nın, plastik atık ithalatıyla ilgili politikalarını gözden geçirmesini talep ediyoruz."-- spoiler --
psilolojik olarak beni çok yoran bir mevzu.sanki samanlıkta iğne aramak, sanki okyanusun ortasına bırakılıp kıyıya yüzerek ulaşmamın beklenmesi gibi, sanki üzerime tırlarca ambalaj atığı boşaltılıyor gibi zor...sosyal medyada ciciş ciciş anlatılan yöntemler malesef çoğu zaman işlevsel değil. uzun vadede iş görmüyor.evde kendin yaptığın şampuan saçını kazık gibi yapıp yağ yumağı haline getirebiliyor seni, atığa hayır hem de ekonomik yaşasın deyip gaza gelerek yaptığın çamaşır deterjanı beyazlarını artık ilk günkü gibi olmasa bile beyazın bir tonunda bile bırakmıyor morla sarı arası bi kirli görüntüye kavuşturuyor.bulaşık deterjanı ise çayın rengiyle aynı bardakların olmasını sağlıyor.doğaya saygım var bebeğime saygım var yıkanabilir bez kullanayım dediğinde en yüksek derecesi 90 olan çamaşır makinesinin yeterince öldürmediği organizmalar bebeğini kıl kurdu yapabiliyor.yoo çamaşır suyu kullanmıcamm diye inat ettiğindeyse banyon mutfak tezgahın tuvaletin bırak misafirleri birsüre sonra senin bile mideni bulandırıyor.bekarken daha kolaydı çevrecilik. geri dönüşümden zaten umudumu kesmek üzereyim, evde fedakarlıkla sabırla biriltirdiğim atıklarımı atık toplama merkezine her götürüdğümde ağzına kadar dolu oluyor kutular, atacak yer olmadığı gibi etrafına da taşmış oluyor. oraya koyup sonra unutuyo gibiler o kutuları.tekstil için dönüşüm noktası bulmak neredeyse imkansız.iki bebekli bir evden her gün çıkan çöp miktarı ruhumu daraltıyo kendimi suçlu hissediyorum ama bireyler olarak bununla başa çıkmak çok zor.yine de elden geldiğince direnmeye devam.yeri gelmişken trajikomik bir atık hikayesihttp://www.youtube.com/watch?v=ftaisvptqyg
israfı önleyerek atık oluşumunu en alt düzeyde tutmayı amaçlayan günümüz pasaklı modern insanına çeki düzen vermeyi amaçlayan proje.ve zübdeialem'in dediği gibi çok yorucu bir mevzu. öğrenci olarak söylersem eğer; beni züğürde çevirebilir. yanında bez çanta taşımak büyük bir olay değil içine de ambalajlı bir dünya şey dolduruyoruz. herhalde bu iş de karınca misali...mesela bugün sıcak çikolata içmek için bir mekana gittik. karton bardaklar; 5,7, 12 tl'lik. ortadan gidelim 7 tl'lik olsun ama kupada olsun dedim ama kupada 7 tl'lik olmuyormuş 12 tl lik oluyormuş. bugün sıcak çikolataya 12 tl para verdim kalbim yaralı sözlük :( :)evde yapacak olsaydım: bir paket toz sıcak çikolata karışımı (1,5 tl) + 200 ml süt (3,5 tl)= 5 tltabi ki daha karlı ama ortaya bir paket ambalaj + bir süt kutusu çıkıyor ki süt kutuları doğru geri dönüşümde çok farklı bir toplamayla alınıyor. yani ne kağıt ve plastik. ikisi de var. şimdi sağlıklı bir akılla düşünecek olursak az atık çıksın diye her seferinde sıcak çikolatayı yerine gidip kupada içip 12 tl verecek halim yok. ama bu kadar pis bir insanlık olduğumuza inanamıyorum. adım attığımızda pislik çıkarıyoruz. üstüne üstlük sıcak çikolata nedir dostum? acayip keyiflerimiz var. üstelik bunları gerekli normaller olarak görüyoruz. dolaplarımızda bir dünya abur cubur. ''canım tatlı çekerse, canım tuzlu çekerse'' :(