10 yıl savaş ve sonrası – dertli sözlük
istiklal savaşı'nın önemli komutanlarından fahrettin altay'ın hatıralarını anlattığı kitap. istiklal savaşı ve cumhuriyetin ilk yılları ile alakalı birçok malumat var. hatıralardan meşhur çankaya köşkündeki içki sofraları hakkında da bilgi edinmek mümkün;"akşam çankaya’ya döndüğümde atatürk’ü sofrada buldum. karşısında ınönü oturuyordu. kendi sağına da konya kız öğretmen mektebi müdiresi saadet hanım, solunda isminin refet süreyya olduğunu öğrendiğim bir bayan oturuyordu. ınönü’nün sağında afet hanım, solunda s. hanım bulunuyor. diğer misafirler şükrü kaya, ruşen eşref, ali cenani, rasim ferit ve tevfik beyler. gazi konuşuyor sanattan bahsediyor, herkes dinliyor. bir ara kalktı müziğe vals çaldırdı. refet süreyya hanım’ı dansa kaldırdı. bu dün akşam bahsi geçen artistmiş. danstan sonra biraz oturulup içildi, artist bayan bir paravanın arkasında soyundu çıplak denecek bir halde ortaya çıktı açık sarı ince ipekli bir mayo ve tül bir gömlekle serpanten danslar hindistan oyunları yaptı. almanya’da 9 sene bulunmuş bu marifetleri öğrenmiş. 30 yaşlarında dolgunca etli, bacaklarındaki mor mor lekeler morfinoman olmak ihtimalini gösteriyor. yemek neşeli geçiyor, içiliyor, konuşuluyor, alkışlar yapılıyor, arada bir hep birden dans ediliyor. atatürk afet hanımla da dans etti. bu zarif genç pembe ipekli dekolte tuvaleti ve güzel endamı ile göze çarpıyordu. atatürk bu gece pek neşeli, kimseye laf vermiyor hep kendisi anlatıyor bazen sazendelerle beraber şarkı söylüyor ve onları kendisi sürüklüyordu. şarkı söylerken bile hanendelerin kendisine takaddüm etmesine meydan vermiyor. rumeli havalarından pek hoşlanıyor “şahane gözler” türküsü tekrar tekrar söyleniyor, bununla beraber bu eğlenceler arasında kendi kibarlığından, vakarından bir şey kaybetmiyor, arada bir misafirlerimin neşesi benim de neşemdir diyor. bir ara eskiden yazdığı bir hatıra defteri getirtti. 1918'de karlsbat’ta fransızca yazmış. bundan birkaç sayfayı ruşen eşref’e okuttu, türkçeye çevirtti. bir şatoda güzel bir dansözle nasıl görüştüğünü onunla çeşitli danslarını açık açık yazmış. ruşen de uzun boyu gibi yüksek sesi ile bunları ballandıra ballandıra şairane bir eda ile okudu. ılk gördüğüm bu genç ve güçlü şairden pek hoşlandım. ınönü az içiyor, kendisini güzel idare ediyor. atatürk bir ara çıplak dansözle dans etmesini ınönü’ye teklif etti, o kendisine mahsus bir incelikle işi geçiştirdi.”(fahrettin altay, 10 yıl savaş ve sonrası, eylem yayınları, ankara 2008, sayfa 406, 407.)“(…) geçit resminden sonra biraz istirahat edilerek ankara kulübüne geçildi. (bu kulüp, belvü otelinin arkasında küçük bir binada idi.) inönü, briç oynamaya başladı, ben de seyrettim. atatürk, hamdullah suphi'yi ziyarete gitti. akşam çankaya'ya çıktım. yemek sofrası hususi bir aile sofrası halinde; ata'nın kızları ile salih, kılıç ali, tevfik ve mustafa beylerden ibaretti. yemek arasında az içildi, gece yarısına doğru gazinoya, baloya gidilecekmiş. küçük kızların baloya götürülüp götürülmemesi münakaşa olundu, götürülmeye karar verildi, giyindiler hep beraber çıktık. atatürk âfet hanımla, madam baver öteki kızlar ve maiyeti başka otomobillerle; kafile halinde, fresko gazinosuna gittik. çok kalabalık vardı; türk hanımlar pek az idi, ecnebi bayanlar da çok değildi. zeki beyin orkestrası çalıyordu. milletvekilleri, elçiler, yüksek memur ve askerler atatürk'ü şiddetle alkışladılar. ilk dansı atatürk, fransa elçisinin kızı ile açtı. (madam yoktu). kızın güzelliği herkesin dikkatini çekti, pist dans edenlerle bir anda doldu. atatürk kızlarından birisi ile dans etmemi söyledi. danstan sonra artist refet süreyya, çıplak hali ile numaralar yapmaya başladı. bu ankara için bir yenilik idi. inönü de, rus elçisinin ak saçlı madamı ile dans ederken gülümsedim, yanımdan geçerken “ne yapalım, politika ediyoruz.” dedi. atatürk ile başbakan'ı alarak, birlikte subayların bulunduğu yere geldik. onlara şampanya ısmarladı, şereflerine kadeh kaldırınca bir alkış tufanı koptu, salonu çınlattı. subaylar karşılıklı kadeh kaldırıyorlar, bu sûretle boşalan kadehler birbirini kovalıyordu. genç subaylar atatürk'ü kucaklarcasına sardılar, o da onların kahramanlıklarından memlekete yaptıkları hizmetlerden ve ordusu ile daima iftihar etmekte olduğundan bahsederek subayları ve generalleri taltif ediyordu. onlardan ayrıldıktan sonra fransız sefirinin kızı ile bir iki defa daha dans etti. çok neşeli, dolaşıyor, herkese iltifatta bulunuyor, arada da biraz oturup seyrediyordu. fransız sefiri kızını alıp görünmeden savuşmuş. [mevzuun bu kısmı ile alâkalı teferruatı, dr. rıza nur tüm çıplaklığıyla nakletmesine rağmen; biz bu seri yazı dizimizde, antikemalist bir şahıstan hatıra mahiyetinde bir iktibas yapmayacağımız için, meraklılarının araştırmasını tavsiye ediyoruz.] sabah yaklaştı, herkes birer birer çekilmeye başladı. saat 4'e doğru, artık gidelim diyerek birlikte çıktık. otomobilde beni yanına aldı, hareket edince başını göğsüme dayayarak daldı. göğsümde perişan bir halde saçılan o sırma saçları en büyük heyecanı kalbimde yaratıyor, öpüyor ve kokluyordum. atatürk'ü ilk defa olarak, böyle biraz fazla kaçırmış görüyordum. bu da subayların etkisi ile olmuştu. tan yeri ağarmaya başlarken köşkün kapısında arabanın durması ile gözünü açtı “geldik mi?” diyerek indi ve hayırlı geceler temennisi ile içeri girdi. odama geçtim, tatlı bir uyku güzel geceyi tarihe karıştırdı. (age. sayfa: 412-413)”