celal bayar – dertli sözlük
türkiye merkez sağının babasıdır.

babası ulema sınıfındandır. mahmut celalettin (daha sonra ismini celal olarak güncelleyecek) 1907'de ittihat terakkiye girdi, kısa sürede yükseldi ve cemiyetin önce bursa sonra da izmir sorumlusu oldu. bu yönüyle cumhuriyetin kurucu elitlerinden farklılık gösterir. çünkü ne m. kemal ne de inönü bu kadar parlak bir ittihatçılık kariyerine sahip olabildi. bayar ittihatçı geçmişiyle hep övündü, siyaset anlayışı da hep bu yönde şekillendi. "komitacılığı"nı bir gurur nişanesi olarak taşımaktan çekinmedi. 27 mayıs'ta askerler çankaya'ya kendisini teslim almak için geldiğinde önce intihara kalkışmış, sonra da nikelajlı tabancasını subaylara doğrultarak "gitmiyorum, beni öldürün, ben komitacıyım" demişti.

kurtuluş savaşı sırasında galip hoca takma adını kullanarak din öğretmeni kılığında ege bölgesinde yerel direnişi organize edenler arasında yer aldı. hatıralarında hayatındaki en saadetli anlarını yunanlılar'ı izmir'den denize dökerken yaşadığını aktarır. daha sonra manisa mebusu olarak meclise girdi, kısa süreli bakanlıklarda bulundu. bu dönemde ekonomide yetkinliğiyle m.kemal'in teveccühünü kazandı. iş bankasının başına geçirildi. ismet inönü ile uzun yıllar sürecek rekabeti bu sıralarda başladı. bayar'ın amacı iş bankasına para basma yetkisi verilmesi idi ama inönü bayar'ın önünü kesmek için merkez bankası'nı kurmayı başardı. 1937'de m. kemal inönü ile bozuşunca bayar hayatı boyunca övüneceği "atatürk'ün son başbakanı" unvanını kazandı.

demokrat parti'nin asıl yükünü 1950'ye kadar o çekti. adnan menderes 1946'ya kadar zaten çok az bilinen bir figürdü. meclisin en sessiz milletvekillerindendi. dp kurulduktan sonra 46-50 arasında hitabet yeteneği ile halkın büyük teveccühünü kazandı. bayar da 1950'de kurduğu partiyi beklentilerin aksine fuat köprülü'ye değil de menderes'e devretti. muhtemelen bayar menderes'in genç ve tecrübesiz oluşunu göz önünde bulundurarak onu kolayca yönlendirebileceğini düşünüyordu ama işler onun tahmin ettiği gibi gelişmedi. menderes'in siyasette ve parti yönetiminde artan ağırlığına rağmen bayar hiçbir zaman geride kalmadı. meşhur bastonunda ismini taşımaktan çekinmediği dp ile bağlarını koparmadı. bu dönemde inönü ile olan rekabeti devam etti. inönü'ye 50'lerin sonunda yapılan saldırılar muhtemelen bayar'ın oluruyla gerçekleşti.

darbeden sonra yassıada duruşmalarında dp'liler arasında en cesur davranan yine bayar oldu. menderes duygularına hakim olamayıp zayıf bir görüntü verirken; bayar komitacılık günlerinden gelen refleksle olsa gerek eğilip bükülmedi. bu tavrı da ona büyük bir saygınlık kazandırdı. bundan sonraki yıllarında siyasete dönme çabaları engellenince o da hatıralarını yazmaya başladı. merkez sağ'ın onursal lideri gibi saygı gördü; bir dönem açıkça demirel'i de destekledi.

103 yaşında vefat ettiğinde arkasında miras olarak merkez sağ geleneğini bıraktı. çok ilginç bir figürdür. dp'nin kurucu kadrolarının chp kadrolarından ideoloji olarak neredeyse hiçbir farkı yoktu. bunu bayar'ın kişiliği/ideolojisi üzerinden okumak mümkün. kendisi hayatının sonuna kadar kemalist devrimlere sadık kaldı. darbeden sonra gönderildiği kayseri hapishanesinde 10 kasımlarda arkadaşları ile beraber takım elbiselerini giyerek saat 9'u 5 geçe anma yapacak kadar m.kemal'e bağlı idi. bir konuşmasında nutuk'un bir ayin gibi okunmasını söylemiştir. onun başlattığı bu geleneği merkez sağın ağır topları demirel ve özal da aynı şekilde devam ettirdi ve zenginleştirdiler.

kendisinin 10 yıl çankaya'da kalmasını chp elitleri hiçbir zaman sindiremediler. işte tam da bu yüzden 1961 anayasasına, komitacıların (!) cumburbaşkanı olmasını engellemek amacıyla, cumhurbaşkanı adaylığı için üniversite mezuniyeti şartı konuldu.