muhafazakarlık – dertli sözlük
müslümanlığın önünde bir engel. mevcut bulunduğu zamanda hak ilkeleri yaşatmaktansa geçmişten gelen geleneği ezbere sürdüren bilinç ve yaşam şeklidir.
tarihsel arka planı aristo’ya kadar götürülse de fransız ihtilalinden sonra sistemli bir ideoloji haline gelmiştir. muhafazakarlık özellikle liberalizme karşı bir antitez olarak doğmuştur denilebilir. ihtilal ile ortaya çıkan özgürlük, eşitlik gibi yeni kavramlar ve ihtilal sonrası kralın ve bir kısım aristokratların köylü fransız halkının başını çektiği grup tarafından idam edilmesi bu düşüncenin daha ön plana çıkmasını sağlamıştır. fransız ihtilalinin bin yıllık tarihi olan mutlakiyet, aristokrasi gibi değerleri bir anda değiştirmek istemesi değişimin yavaş yavaş olması gerektiğini düşünen bir grubun tepkisini çekmiştir. yani asıl muhafaza edilmek istenen mutlakiyetçi yapı, toplumdaki sınıf ayrımı ve elit grubun haklarıdır.

liberalizmin bireyci yapısının tam aksine muhafazakarlıkta önemli olan toplumdur. liberalizm toplumu bireylerin bir araya gelmesiyle oluşan sürekliliği belirli olmayan bir yapı olarak görürken, muhafazakarlıkta toplum insanların hakikate, mutluluğa ulaşması için vazgeçilmez bir araçtır. bu yüzden toplumun tek tek bireylerden daha üstün olduğu kabul edilir. toplumda birliği sağlayacak, insanları ortak toplumsal hedeflere yöneltecek ve onların kabiliyetlerini doğru şekilde kullanmasına yardım edecek olan kilise, okul, sivil toplum kuruluşları, dini cemaatler gibi toplumsal kurumlardır. bu kurumlar muhafazakarlığa göre bireyin toplumdan izole olmasını engelleyerek toplumsal bütünlüğü sağlar. burada geleneksel muhafazakarlığın dine nasıl baktığı da az çok anlaşılabilir. bir kere çok aşırı bir düzeyde toplumsal bütünlüğe, toplumsal dayanışmaya vurgu var, bu yüzden din de sadece bu bütünleşmeyi sağlayabilecek iyi bir araç olarak görülüyor. geleneksel muhafazakarlıkta gelenekler dinden çok daha önemlidir.

muhafazakarlığın epistemoloji anlayışı liberalizmin temel felsefesi olan akılcılığı reddeder. i̇nsanların gerçek bilgiye sınırlı akıllarıyla ulaşamayacağı, gerçek bilginin sadece topluma iyi bir biçimde entegre olmakla ve gelenekler aracılığıyla öğrenilebileceği anlayışı vardır.
bunların haricinde muhafazakarlığın elitist bir anlayışı vardır. liberalizm herkesi insan olarak eşit görürken, muhfazakar anlayış bunu reddeder. toplumda sınıfların olduğu asillerin daha fazla hakka sahip olması gerektiği anlayışı vardır. daha çok hakka sahip olan asil kesim, buna karşılık toplumun topyekün ortak hedeflerine ulaşabilmesi için daha fazla yükümlülük üstlenmek zorundadır.

geleneksel muhafazakarlık devleti de toplumsal düzeni sağlayan bir araç olarak gördüğü için, devletin genel ahlak ve güvenlik için bireylerin hayatlarına karışmasında herhangi bir sorun görmez.

tabi bunlar ilk haliyle ortaya çıkan geleneksel muhafazakarlık düşüncesi. bizim ülkemizde bir kısım siyasi partilere atfedilen muhafazakarlıkla bir alakası yok. ben zaten batıdan ihraç edilen liberalizm, muhafazakarlık, bireycilik, rasyonalizm gibi kavramları bize hiçbir faydası olmayan malayani şeyler olarak görüyorum. bunlar batının bin yıllık tarihine reaksiyon olarak geliştirilmiş beşeri ideolojiler. bizim tarihimizde ne toplum içinde aristokratik bir yapı oluşmuş, ne de din insanları kandırıp sömürmeye çalışmıştır. bu yüzden bizim ülkemizde bu kavramlarla siyaset yapmak bana çok saçma geliyor, bize liberalizm falan uymaz. tek yol islam arkadaşlar.
budist ve hindu rahiplerden düşük kalitede ülkemizde ensesi büyüyen kesimin aidiyet tanımı. kendini muhafaza edemiyor, dinin muhafızlığını yapmaya çalışıyor. sen önce kendini muhafaza et ve dinin sahibi dinini muhafaza eder.
mevcut olanı muhafaza etmektir. var olanla yetinmektir. asla ve kat-a müslümanlıkla bir tutulamaz. müslüman huzursuz olandır,rahatsız olandır, daha doğrusunu isteyendir.netekim: müslümanın devrimcisi makbuldür (ene)
islam dini elbette bakidir fakat tarihsel süreç göstermiştir ki islamı yaşama hürriyeti müslümanın her zaman sahip olduğu haklardan biri olmamıştır. i̇şte bu hakkı sağlamak ve dinini bir dava gibi yaşamak yolundaki insanların nefis müdafasıdır, muhafazakarlık.

ülkenin büyük sorunlarından biri de ortak bir terminolojiden mahrum olması, her hizip, her görüş kendine göre tanımlıyor kavramları. muhafazakarlık, muhafazakarlığı savunmak ya da eleştirmek, almanya\'daki kökten dinci hristiyanları savunmak anlamına elbette gelmiyor, bir galat-ı meşhur olan bu kavram, topraklarımızda müslüman kelimesini kullanamayan insanların can simidi olmuş.

muhafazakar müslüman anlamına gelmiş ve buz dağının olduğu süreçler boyunca bu kavramla yaşanmış. sonra olanlar olmuş ve buz dağı erimiş. şimdi ortalık çamur halinde ve bütün münazaraların hatta münakaşaların sebebi de dün hadım olmuşçasına susan kitlelerin, farzı furuat gören güruh dahil herkesin boş bıraktığı meydanlara bugün topluca çıkmasıdır.
her daim çarpıtıldığı söylenen kavram. hayır kavram çarpıtılmadı. tam tersi, türkiye tam manasıyla muhafazakarlaştı. yanılgımız, tanzimatın getirdiği batılılaşma ile mümine islamcı demiştik, ona göre şekil aldırmıştık, osmanlı yıkıldıktan sonra bu kavram sakıncalı olmuştu. daha sonra müslüman kavramına hoş bakılmamaya başladı. toplum olarak müslüman kavramını rafa kaldırdık. müslümanı muhafazakar olarak isimlendirdik. isimlendirmenin akabinde müslümanın aldığı isme göre şekillenmesini istedik. yani müslüman, muhafazakar halini aldı. biz de müslümanı muhafazakar zannettik.
#425059
müslüman dinini muhafaza etmeye çalışmaz.
açıklayalım:
kur'an-sünnet-icma vardır. müslüman bunlara sıkı sıkıya sarıldığı gerekeni yapmış olur. yani uzun lafın kısası, müslüman dini muhafaza etmekle yükümlü değil. allah kur'an'da:

doğrusu kitap'ı biz indirdik, onun koruyucusu elbette biziz. (hicr 9)
buyurur.

dolayısıyla müslüman islam sayesinde kendini kurtarmakla mükelleftir. dini ilimleri öğretilmesini diyorsanız, ondan âlimler sorumludur.

din, hayata uygulanan bir düzendir. hayatın dışında değil, bilakis içindedir. tam merkezinde. muhafazakarlık, bu koruma iç güdüsüyle onu hayatın dışına itmiştir.
insanların birçoğunda var olan özellik. bir düşünceye/makama/mekana/kişiye ...(*) aidiyet hissetmenin suyunu çıkartmaktır. öyle ki aidiyet hissedilen hakkında düşünme melekesini köreltir, bitme noktasına getirir. artık kişi o düşünceye/makama/mekana/kişiye ... göre şekillendirir düşüncesini ve davranışlarını.sonuç olarak tahammülsüz bir yaratık ortaya çıkar. partisine ufak bir eleştiri getirirsin,(*), anında "tü kaka!" olursun. bağlandığı insana ve icraatlerine dönük bir eleştiri getirirsin, "afaroz" edilirsin.muhafazakarlığın sözlük varyantı da aidiyet duyulan şey hakkında yazılan tanıma fanatikçe + veya - oy vermeyle kendini gösteriyor. tanımda neyin yazdığı, yazarın ne anlatmak istediğinin en ufak bir önemi yoktur. tanım "olumlu bir şey mi söylemiş, olumsuz mu" önemli olan budur ve ona göre cezası(*) kesilir. uzun zamandır gördüğüm bir mevzuydu, niye şimdi yazdım bu hususu?şu tanıma verilen eksi oy sebebiyle gaza geldim(!) sanırım... #446178teakkul güzeldir, herkes için!
türkiye'deki muhafazakarlar cumhuriyet sonrası devrimleri muhafaza etmeye çalışan kemalist kafatasçı ırkçılardır. ayrıca akp muhafazakar demokrat bir parti değildir. kendini böyle tanımlar fakat icraatları devrim niteliğindedir.
neden muhafaza ediyoruz hala anlamıyorum. neden muhafazakar kelimesi var. bize bunu diyen insanların yaptıkları yanlışlar yüzünden mi? yanlış olan doğruları yüzünden mi? zaten biz hala kendimize muhafazakar dedirtiyorsak hata bizde sanırım. biz onlara neden yaptıklarından dolayı bir isim bulmayalım ki?