vahdetname – dertli sözlük
daha allah ile cihan yok iken
biz anı var edip ilân eyledik
hâkk'a hiç bir lâyık mekân yok iken
hanemize aldık mihman eyledik

kendisinin henüz ismi yok idi
i̇smi şöyle dursun cismi yok idi
hiç bir kıyafeti resmi yok idi
şekil verip tıpkı insan eyledik

allah ile işte burda birleştik
nokta-i amaya girdik yerleştik
sırr-ı küntü kenzi orda söyleştik
i̇sm-i şerifini rahman eyledik

âşikâr olunca zat-ü sıfatı
kün dedik var ettik bu semavatı
birlikte yarattık hep kâinatı
nam-u nişanını cihan eyledik

yerleri gökleri yaptık yedi kat
altı günde tamam oldu kâinat
yarattık içinde bunca mahlûkat
erzakını verdik ihsan eyledik

asılsız fasılsız yaptık cenneti
huri, gılmanlara verdik zineti
türlü vaitlerle her bir milleti
sevindirip şad-ü handan eyledik

bir cehennem kazdık gayretle derin
lâf ateşi ile eyledik tezyin
kıldan gayet ince kılıçtan keskin
üstüne bir köprü mizan eyledik

gerçi kün emriyle var oldu cihan
ârş-ü kürsü gezdik durduk bir zaman
boş kalmasın diye bu kevn-ü mekân
âdem'in halkını ferman eyledik

ârif olan bilir sırr-ı müphemi
i̇zhar etmek için i̇sm-i azamı
çamurdan yoğurduk yaptık âdem'i
ruhumuzdan bir ruh revan eyledik

âdem ile havva birlik idiler
ne güzel bir mekân bulduk dediler
cennetin içinde buğday yediler
sürdük bir tarafa puyan eyledik

âdem'le havva'dan geldi çok insan
nebi'ler, veliler oldu nümayan
yüz bin kerre doldu boşaldı cihan
nûh nebiyyullah'a tufan eyledik

salih'e bir deve eyledik ihsan
kayanın içinden çıktı na-gehan
pek çokları buna etmedi iman
anları hâkk ile yeksan eyledik

bir zaman eshab-ı kehf'i uyuttuk
hazret-i musa'yı tur'da okuttuk
şiti çulha yaptık bezler dokuttuk
i̇dris'e biçtirip kaftan eyledik

süleyman'ı dehre sultan eyledik
eyyub'a acıdık derman eyledik
yakup'u ağlattık nalan eyledik
musa'yı şuayb'a çoban eyledik

yusuf'u kuyuya attırmış idik
mısır'da kul diye sattırmış idik
zelihayı ona çattırmış idik
zellesinden bend-i zindan eyledik

davut peygamber'e çaldırdık udu
kazadan kurtardık lut ile hud'u
bak ne hâle koyduk nâr-ı nemrud'u
i̇brahim'e bağ-u bostan eyledik

i̇smail'e bedel cennetten kurban
gönderdik şad oldu halil-ürrahman
balığın karnını bir hayli zaman
yunus peygamber'e mekân eyledik

bir mescide soktuk meryem ana'yı
pedersiz doğurttuk orda i̇sa'yı
bir ağaç içinde zekeriyya'yı
biçtirip kanını rizan eyledik

beyt-ül mukaddes'te kudüs şehrinde
nehr-i şeria'da erden nehrinde
tathir etmek için günün birinde
yahya'yı i̇sa'yı uryan eyledik

böyle cilvelerle vakıt geçirdik
bu enbiya ile çok iş bitirdik
başka bir nebi-i zişan getirdik
anın her nutkunu kur'an eyledik

küffarı kureyş'i ettik bahane
muhammed mustafa geldi cihana
halkı davet etmek için imana
murtaza'yı ana ihvan eyledik

ona kıyas olmaz asla bir nebi
nebiler şah'ı dır hâkk'ın habibi
dünyanın ukbanın odur sebebi
biz onu nebi-i zişan eyledik

hâkk, muhammed, ali, ile birleştik
hep beraber kâbe kavseyne gittik
o makamda pek çok muhabbet ettik
leyletel-esrayı seyran eyledik
*
bu sözleri sanma her insan anlar
kuşdilidir bunu süleyman anlar
bu sırr-ı müphemi ârifan anlar
çünkü cahillerden pinhan eyledik

hâkk ile hâkk idik biz ezelide
ta ruz-ı elest'te, kalubeli'de
mekân-ı hüda'da bezm-i celi'de
cemâlini gördük iman eyledik

vahdet âlemini bilmeyen insan
i̇nsan suretinde kaldı bir hayvan
bizden ayrı değil hazret-i suphan
bunu kur'an ile ayân eyledik

sözlerimiz bizim pek muhakkaktır
doğan, ölen, yapan, bozan, hep hâkk'tır
her nereye baksan hâkk-ı mutlaktır
ahvâl-i vahdeti beyan eyledik

vahdet sarayına girenler için
hâkk'ı hâkkal-yakın görenler için
bu sırrı harabi bilenler için
birlik meydanında cevlan eyledik
mefhar - i mevcudât, hazret-i fahr-i alem
muhammed mustafâ râ salevât

allâh adın zikredelim evvela
vacib oldu cümle işte her kula

allâh adın her kim ol evvel anâ
her işi âsan eder allâh anâ

allâh adı olsa her işin önü
hergiz ebter olmaya anın sonu

bir kez allâh dese şevkile lisan
dökülür cümle günah misli hazani̇sm-i pâkin pâk olur zikreyleyen

her murada erişir allâh diyen
aşk ile gel imdi allâh diyelim

dert ile göz yaş ile ah edelim
ola kim rahmet kıla ol padişah

ol kerimü ol rahimü ol ilâh
birdir ol birliğine şek yok dürür

gerçi yanlış söyleyenler çok dürür
cümle alem yok iken ol var idi

yaradılmıştan gani cebbâr idi
var iken ol yok idi ins-ü melek

arşü ferşü ayü güm hem nüh felek
sün ile bunları, ol var eyledi

birliğine cümle ikrar eyledi
kudretin izhâr edüp hem ol celil

birliğine bunları kıldu delil'ol! ' dedi bir kere var oldu cihan
'olma! ' derse, mahv olur ol dem hemân

haşre dek ger denilirse bu kelâm
nice haşr ola, bu olmaya temâm

pes muhammeddir bu varlığa sebeb
sıdk ile ânın rızasına kıl taleb

ey azizler işte başlarız söze
bir vasiyet kılarız illa size

ol vasiyyet kim derim hem tuta
mis gibi kokusu canlarda tüte

hakk teala rahmet eyleye anâ
kim beni ol bir dua ile anâ

her kim diler bu duada buluna

fatiha ihsan ede ben kuluna (mevlid-i şerif-in müellifi merhum süleyman süleyman çelebi hazretleri´nin ruhu için ve bu satırları okuyan, dinleyen, okumasına sebep olanlardan yaşayanların ruhu makamlarına, ahirete göçmüş olanlarının da ruhlarına el-fatiha.)

hak teala
bahri̇ hak teala çün yaratdı ademi
kıldı ademle müzeyyen alemi

ademe kıldı feriştehler sücud
hem anâ çok kıldı ol lûtf issi cûd

mustafa nurunu alnından kodu
'bil habibim nurudur bû nur dedi' kıldı o nur anın alnında karar

kaldı anın ile nice ruzigâr
sonra havva alnına nakletdi bil

durdu anda dahi nice ayü yıl
şit doğdu anâ nakletti bu nur

anın alnında tecelli kıldı nur
erdi i̇brahimi i̇smaile hem

söz uzanûr eğer kalanın der isem
i̇şbu resm ile müselsel muttasıl

ta olunca mustafa´ya müntekil
geldi çün ol rahmeten lil´alemin

vardı nur anda karar etti hemin'
ger dilersiz, bulasız oddan necât

aşk ile, derd ile edin essalat'
vi̇ladet bahri̇ şefiul´usati fi yevmil´arasat,

hazreti-i ahmedü mahmudû muhammed mustafa râ sâlevat amine hatun muhammed annesi

ol sadeften doğdu ol dür danesi
çünki abdullah´dan oldu hâmile

vakt erişdi hefte vü eyyam ile
hem muhammed gelmesi oldu yakîn

çok alametler belirdi gelmedin
ol rebiul evvel ayı nicesi

on ikinci gice isneyn gecesi
ol gice kim doğdu ol hayrûl beşer

anesi anda neler gördü neler
dedi gördüm ol habibin ânesi

bir acep nur kim güneş pervanesi
berk urup çıktı evimden nagehan

göklere dek nur ile doldu cihan
gökler açıldı ve feth oldu zulem

üç melek gördüm elinde üç alem
biri meşrık biri mağribde anın

biri damında dikildi kâ´benin
bildim anlardan kim ol halkın yeği

kim yakin oldu cihana gelmeği
bildim anlardan ki ol halkın beyi

kim yakın oldu cihanâ gelmeyi
i̇ndiler gökten melekler saf ü saf

kabe gibi kıldılar evim tavaf
hem hava üzre döşendi bir döşek

adı sündüs, döşeyen anı melek
çün göründü bana bu işler ayân

hayret içre kalmış idim ben hemân
yarılıp çıktı divardan nagehan

geldi üç huri banâ oldu ayan
bazıları derler ki ol üç dilberin

asiye´ydi biri ol meh-peykerin
biri meryem hatun idi aşikâr

birisi hem hûrilerden bir nigâr
geldiler lutf ile ol üç mehcebin

verdiler bana selam ol dem hemin
çevre yanıma gelip oturdular

mustafayı birbirine muştular
üç alem dahi dikildi üç yere

her birisin edeyim nerden nere
dediler oğlun gibi hiç bir oğul

yaradılalı cihan gelmiş değil
bu senin oğlun gibi kadri cemil

bir anâya vermemiştir ol celil
ulu devlet buldun ey dildare sen

doğuserdir senden ol hulki hasen
bu gelen ilm-i ledün sultanıdır

bu gelen tehvid-i irfan kânıdır
bu gelen aşkina devreyler felek

yüzüne müştakdürür ins ü melek
bu gice ol gicedir kim, ol şerif

nur ile alemleri eyler latif
bu gice şâdân olur erbâb- dil

bu giceye can verir eshab-ı dil
rahmeten lil´alemindir mustafa

hem şefiu´l-muznibindir mustafa
vasfını bu resme tertib etdiler

ol mübarek nuru tergib ettiler
amine eder çü vakt oldu tamam

kim vücuda gele ol hayrül enam
susadım gayet hararetten kati

sundular bir cam dolusu şerbeti
şerbeti karşımda tutdu hûriler

bunu sana verdi allah dediler
kardan ak idi ve hem soğuk idi

lezzeti dahi şekerde yok idi
i̇çtim anı oldu cismim nura gark

edemedim kendimi nurdan fark
geldi bir ak kuş kanâdiyle revan

arkamı sıvadı kuvvetle heman
doğdu ol saatte ol sultan-ı din

nura gark oldu semavat ü zemin
sallü aleyhi sellimü teslima

hatta tenali cennetten ve naima
essalatü vesselamü aleyke ya resulallah

esselatü vesselamü aleyke ya habiballah
essalatü vesselamü aleyke

ya seyyidel-evveline velâhirin.
merhaba bahri̇ yaradılmış cümle oldu şadüman

gam gidip alem yeniden buldu can
cümle zerrat-i cihan edip seda

çağrışuben dediler kim merhaba
merhaba ey âl-i sultan merhaba

merhaba ey kan-i irfan merhaba
merhaba ey sırr-ı fürkan merhaba

merhaba ey derde dermân merhaba
merhaba ey bülbül-i bağ-ı cemâl

merhaba ey derde derman merhaba
merhaba ey mah-ü hürşid-i hüda

merhaba ey hakk´dan olmayan cüdâ
merhaba ey asi ümmet melcei

merhaba ey çaresizler eşfai
merhaba ey can-ı bâki merhaba

merhaba uşşaka saki merhaba
merhaba ey kudreti ayn-ı halil

merhaba ey has-ı mahbub-u celil
merhaba ey rahmeten lil´alemin

merhaba sensiz şefia´l müznibin
merhaba ey padişah-ı dû cihân

senin için oldu kavnile mekan
ey cemali gün yüzü bedr-i münir

ey kamû düşmüşlere sen dest-girdest-girisin kamu üftadenin
hem penahı bende-vü azadenin

ey gönüller derdinin dermanı sen
ey yaradılmışların sultanı sen

sensin ol sultan-ı cümle enbiya
nur-i çeşm-i evliya vü asfiya

ey risalet tahtının sen hatimi
ey nübüvvet mührünün sen hatemi

çünkü nurun ruşen etdi alemi
gül cemalin gülşen etdi alemi

oldu zail zulmet-i cehl-ü dalâl
buldu bâğ-ı marifet ayn-i kemal

ya habiballah bize imdad kıl
son nefes didarın ile şad kıl

ger dilersiz, bulasız od-dan necât
aşk ile, derd ile edin es-salat

çünkü ol mahbub-i rahman ü rahim
kıldı dünyayı cemalinden naim

birbirine muştalayıp her melek
raksa girdi şevk ü şadından felek

i̇şbu heybetten amine hub rû
bir zaman aklı gidüp geldi gerû

gördü gitmiş huriler hiç kimse yok
görmedi oğlun tazarru kıldı çok

huriler aldı tasavvur kıldı ol
hayret içre çok tefekkür kıldı ol

çevre yanın isteyü kıldı nazar
gördü kimbir köşede hayrü´l-beşer

şöyle beytullaha karşı ol resul
yüz yere vurmuş ve secde kılmış ol

secdede başı dili tahmid eder
hem kaldırmış parmağın tehvid eder

debrenür dudakları söyler kelâm
anlayamazdım ne derdi ol hümam

kulağım ağzına verdim dinledim
söylediği sözü ol dem anladım

der ki ey mevlâ yüzüm tuttum sanâ
ya i̇lahi ümmetim ver- gil banâ

ümmetim dedi sanâ çün mustafa
ver salavat sen de anâ bul safa

miracı hazreti peygamber
sahibü´l hullet-i vettaç, verakib´ül büraki fi leyleti´l mir´ac
hazret-i ahmed-i mahmud-ü muhammed mustafa ya salevat

gel beri ey aşk od´una yanıcı
kendüyi maşuka aşık sanıcı

dinle gel mir´acın ol şahın ayan
aşık isen aşk oduna durma yan

bir düşenbih gecesi tahkik haber
leyle-i kadr idi o gece meğer

ol hümayun bahtı ol kadri yüce
ümmühanın evine vardı gece

anda iken nagehan ol yüzü ak
cennete var dedi cebrail hak

bir murassa taç ve bir hulle kemer
hem dahi al bir burak-ı muteber

ol habibime ilet binsin anâ
arşımı seyreylesin görsün beni

cebrail çün cennette vardı revan
gördü kimin kırk burak otlar heman

i̇çlerinden bir burak ağlar kati
yemez, içmez, kalmamış hiç takati

gözlerinden yaşı ceyhun eylemiş
ciğerini dert ile hun eylemiş

dedi cebrail nedir ağladığın
hüznile can ü ciğer dağladığın

baki yoldaşın yeyip içip gezer
sen inilersin, canın ne sezer?

dedi bırk bin yıl durur kim ya emin
aşk durur banâ yemek, içmek hemin

nagehan bir ün işitti kulağım
ol zamandan bilmezem sağu solum

ya muhammed deyuben çağırdılar
bir seda birden yürekler deldiler

ol zamandan bilmezem kim nolmuşam
ol adın ismine aşık olmuşam

yüreğim içinde eridi yağım
aşık oldu görmeden bu kulağım

cenneti başıma aşkı dar eder
i̇şimi veleyl-ü nehar üş zar eder

gerçi zahir cennet içinde duraram
ma´nide narın azabın görürem

ger eremezsem visaline anın
uruserem terkini can ü tenin

cebrail eder buraka ey burak
verdi hak maksudunu kılma firak

kimde kim aşkın nişanı vardurur
akibet maşuka anı er görür

gel beru maşukuna er göreyim
yüreğin zahmine merhem urayım

aldı cebrail burakı ol zaman
ta cenab-ı ahmede geldi heman

hak selam etti sanâ ey mustafa
kim mübarek hatırın bulsun safa

dedi kim gelsin konuklarım anı
arşımı seyreylesin, görsün beni

bu gece zahir olur esrar-ı hak
gösteriserdir sanâ didar-ı hak

zemzem ile doldu kevn ile mekan
arşa varır dediler fahr-i cihan

hem sekiz cennet kapısı açtılar
alemin üstüne rahmet saçtılar

gel gidelim hazrete ya mustafa
muntazırdır anda ashab-ı safa

sanâ cennettten getirdim bir burak
deveti rahmandurur eyle yirak

durdu yerinden hemanden mustafa
kodu tacı başına ol pür safa

çekti ol demde burakı cebrail
önüne düştü anâ oldu delil

tarfetül´ayn içre ol şahı harem
geldi kudse erdi vü bastı kadem

enbiya ervahı karşı geldiler
mustafaya izzet ikram kıldılar

pes geçip mihriba ol hayrü´l enam
enbiya ervahına oldu imam

i̇ki rekat kıldı aksada namaz
öyle emretmiş idi ol bi niyaz

ol gece durmadı ceylan eyledi
şöyle kim eflaki seyran eyledi

her biirnden türlü hikmet gördü ol
ta ki vardı sidreye erişti ol

cebrailin durağıdır ol makam
nüh felek ta kim tutalıdan nizam

kaldı cebrail makamında hemin
dedi anâ rahmeten lil alemin

bilmezem bu yollrı ben nideyim
kim garibem bunda kande gideyim

cebrail dedi resule ey habib
sanmagil bu yerde sen garib

senin için yaratıldı nüh felek
i̇ns ü cinnü, hur ü cennet hem melek

bundan hatmoldu benim seyrangahım
maverasından dahi yok ââhım

ban böyle emredübtür zülcelal
açmayam ben bundan öte perrü bâl

eğer geçem bir zerre denlu ileru
yanârım baştan aşağı ey ulu

dedi cebraile ol şah-ı cihan;
pes makamında dur imdi sen heman

rah-ı aşkta kim sakınır canını
ol kaçan görse gerek canânını

çün ezelden banâ aşk oldu delil
yanâr isem yanâyım ben ey halilrah-ı aşk sanma gafil serseri

belki katmer nesnedir vermek seri'ger dilersiz, bulasız oddan necât
aşk ile, derd ile edin essalat'söyleşirken cebrail ile kelam

geldi refret önüne verdi selam
aldı ol şah-ı cihanı ol zaman

sidreye gitti vü getirdi heman
gördü gök ehli ibadettre kamu

her biri bir türlü taatte kamu
kim tehlil ü kimi temcid okur

kimi tesbih ü kimi tahmid okur
kimi kıyamda kimi kılmış rükû

kimi hakka secde kılmış ba huşû
kimisini aşk-ı hak almış durur

valehü hayran´ü mest kalmış durur
hep gök ehli cümle karşı geldiler

mustafaya izzet ikram kıldılar
merhaba ya muhammed dediler

ey şefaat kân-ı ahmed dediler
her biri kutladı mi´racını

dediler giydin saadet tacını
yürü kim meydan senindir bu gece

sohbeti sultan senindir bu gece
ermedi evvel gelen bu devlete

kimse layık olmadı bu ri´fate
çünkü kamusun görüp geçti öte

vardı erişti ol ulu hazrete
bi hurufu lafs-ı sazt ol padişah

mustafaya söledi bî iştibah
dedi kim mahbubu matlubun benem

sevdiğin can ile mabudun benem
gece gündüz durmayıp istediğin

nola kim görsem cemalin dediğin
gel habibim sanâ aşık olmuşam

cümle halkı sanâ bemde kılmışam
ne muradın var ise kılam reva

eyleyem bir derde bin türlü deva
mustafa dedi ya rabbenalalemin

ey hatabuşu atası çok kerim
ol zaif ümmetlerin hali ne ola

hazretine nice anlar yol bula
gece gündüz işleri isyan kamu

korkarım ki yerleri ola tamu
ya i̇lahi hazretinden hacetim

bu durur kim olan makbul ümmetim
hak tealadan erişti bir nida

ya muhammed ben sanâ kıldım ata
ümmetini sanâ verdim ey habib

cennetimi anlara kıldım nasib
ey habibim nedir ol kim diledin

bir avuç toprağa minnet eyledin
ben sanâ aşıkı olucak ey latif

senin olmaz mı dü alem eş şerif
zatıma mir´at edindiğim zatını

bile yazdım adım ile adını
hem dedi kim ya muhammed ben seni

bilürem göremeğe doymazsın beni
liyk varıp davet et kullarımı

ta gelüben göreler didarımı
tarfet-ül ayn içere ol fahri cihan

ümmühanı evine geldi heman
her ne vaki oldu ise serseter

cümlesin ashabına verdi haber
dediler ey kıble-i i̇slam-ı din

kutlu olsun sanâ mir´ac-ı güzin

biz kamumuz kullarız sen şahsın
gönlümüz içinde ruşen mahsın

ümmetin olduğumuz devlet yeter
hizmet kıldığımız izzet yeter

evvel andik
evvel andık anı kim evveldir ol
evveline bulmadı hiç akl yol

evvelin ol evvelidir bigûman
ahirin hem ahiridir cavidan

çünkü hak evvelliğin bildik ayan
dinle imdi kılayım sûn´un beyan

hak tela ne yarattı evvela
cümle mahlukattan kim evvel ola

mustafa nurunu evvel kıldı var
sevdi anı ol kerimü girgidar

her ne türlü kim saadet vardürür
yahşi hu, gerekli adet vardürür

hak sanâ verdi mükemmel eyledi
yaradılmıştan mufaddal eyledi

andan oldu her nihan-ü aşikar
arş-ü ferş-ü yerde gökte ne ki var

ger muhammed olmaya idi ayan
olmayıserdi zemin ü asuman

hem vesile olduğu içün ol resul
ademin hak tevbesini kıldı kabul

ger muhammed gelmeseydi aleme
tac-i izzet ermez idi ademe

nuh anıçün buldu hem garktan necat
daği doğmadan göründü mûcizat

cümle anın dostluğuna adına
bunca izzet kıldı hak ecdadına

ceddi olduğiçün anın hem halil
narı cennet kıldı anâ ol celil

hem dahi musa elindeki asa
oldu anın hürmetine ejderha

ölmeyip i̇sa gök´e buldu yol
ümmetinden olmak için idi ol

gerçi kim bunlar dahi mürseldürür
lîk ahmed ekmelü efdaldürür

çün temenni kıldılar haktan bular
kim muhammet ümmetinden olalar

sünnetin tut ümmeti ol ümmeti
ta nasip ola sanâ hak rahmeti