ölüm – dertli sözlük
kesin bir bilgi paylaşıyorum, hazır mısınız? hepimiz öleceğiz.

çok zengin aileden gelme bir arkadaşım vardı. biz 5 kuruşun peşinde koşarken o istediği arabaya biniyor, istediği ülkeye de seyahat ediyordu. sonra bir haber geldi, nasıl olduysa trafik kazası geçirmiş ve ölmüş, gencecik yaşta. halbuki bir sürü hayali ve yapacak pek çok işi vardı.

sonra fen lisesine giden bir tanıdığım vardı. hayali doktor olmaktı. bir insan günde 14 saat çalışır mı? çalışırmış yani, bu çocukta gördüm ben de. nefes almadan çalışıyordu. sonra bir öksürük tuttu onu, covid hastalığına yakalanmış. çok geçmedi 2 hafta içinde vefat etti. yapacak bir sürü işi ve pek çok hayali vardı.

depremzedelerimizin de sonraki gün için programları ve bitirmesi gereken işleri vardı. fakat deprem pek çoğunu aldı ve hatta hayatta kalanlar da işini tamamlayamadı. nitekim işlerini görecekleri dükkanları dahi kalmamıştı.

peygamber efendimiz bir gün ashabıyla yürürken biri uzağında biri de yakınında bulunan iki taşı gösteriyor ve soruyor: "bu taşların hali nedir?"
ashab cevaben: "allah ve rasulü daha iyi bilir" diyorlar.
peygamberimiz diyor ki: "uzaktaki taş sizin emellerinizdir, yakındaki ise eceliniz."
biz emellerimizin peşinde koşarken ecel yakalayıveriyor.

bir ayet: "bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; âhiret yurduna gelince işte asıl hayat odur; keşke bunu bilselerdi! (ankebut 64)
ve müşrikler sordular: ne zamanmış yeniden dirilteceğimiz o gün?
ve ayet tecelli etti: "yakın olsa gerek" (isra 51)
aydınlanma döneminde felsefecilerin unutmamak için masalarına kafatası koyduğu hakikat.
köyde şöhret nine diye anılan cennetlik bir ninem vardı. köydeki şifalı bitkileri bilir insanları allah rızası için iyileştirmeye çalışırdı. kalbi hep ahiret için atardı, son zamanlarında ayağında çok fena bir yara vardı bir kere zorla hastaneye götürmüştüler ama hiç sevmezdi hastaneleri bana hep, ben öleceğim zaten derdi.
birde bana sarılma pis kokuyom ben derdi her gördüğümde sarılırdım, gülüşürdük.
eşi seneler önce vefat etmiş tek göz bir odada bütün dünyalar onunmuş gibi penceresinin yanındaki döşeğinde hep şükrederdi.
bir gün ben şehirdeyken ölüm haberini aldım köydeki evinde bir anda o çok hasretlik çektiği ebedi yurduna göç etmişti, duyduğumda çok ağlamıştım hala hatırlayınca gözlerim doluyor.

ölüm hatırlanmalı fakat önemli olan “ölüme hazırlanmak her vakit”
ne kadar dünyalık işlere meftun olup sadece dünya için çalışıp çabalarsak o kadar ölmekten korkarız fakat ruhumuzda her tan vakti sarmaşık gibi uzayıp kalbimizi sarıp sarmalayan bir inancımız var ise o zaman ölmeğe kafa tutarız her vaktimiz daha da bir anlam kazanır inşallah.
rabbim diri bir inanç ve ölüme hazırlanan kullarından eylesin bizleri.
--iktibas-- her ölüm dünyada bir çatlak açar - bir boşluk bırakıp öyle gider her kişi: öteki kişiler de, şimdi, o çatlağı kapatmakla, o boşluğu doldurmakla görevlendirilmiş hissederler kendilerini.oysa, zamanla, çevre dokunun da çatlaması ve boşalmasıyla, o çatlak belirsiz -öteki çatlaklardan ayırt edilemez- hale gelecek; o boşluk da, zaten yok olacaktır. ama kişiler bunu düşünmezler: uğraşıp dururlar o çatlakla, o boşlukla -ama faydasızdır bu çaba: çatlak kapanmaz, boşluk dolmaz; uğraşıp durur kişiler, kendileri de birer çatlak, birer boşluk olana dek. o zaman da görevi yeni kişiler devralmış bulacaktır kendilerini...oysa önemli olan, çatlağı açıkça görebilmek, boşluğu olduğu gibi yüklenebilmekti.çünkü ölüm, onmaz; yaşam, onarılamazdır. --iktibas demiş oruç aruoba, uzak'ta, babasının anısına.
aslında her daim yanımızda olan ancak görmemek, anmamak, dile almamak için özellikle çabalar harcayıp, unutmak için elimizden geleni yaptığımız ancak şu yalan dünyanın tek gerçeği olan...
şahin amca, mustafa amca, can amca... mekanınız cennet olsun. sizin arkanızdan ağlıyorum. yıllar geçtikçe alışacağım biliyorum. siz mesleğe yeni başlamış bir hemşireye ölümü tanıttınız. verdiğim son su, kulağa okunan kelime-i şehadet. canım yanıyor canım yanıyor canım yanıyor. böyle garip mi gitmeliydiniz? evlatlarını sayıklayan mustafa amcam, can havliyle kendini yere atan can amcam... mertebeniz ali olsun.
mustafa kutlu' nun," kısa süren hafif bir yer sarsıntısı gibi gelip geçti ölüm.gökyüzü yeniden maviye boyandı. korna sesleri yeniden duyuldu." şeklinde bahsettiği adından daha canlı hadise.
cem karaca'nın enfes şarkısı. sözleri:ölümölüm bana sırıtarak gel ölümü öp n’olur yüzünde o tanıdık riyakarlık çünkü nice dost dediklerim sarılıp öptüklerimsuratlarında aynı eda ve sahtekarlık elbette haksın haktan gelirsin kimi gördük ki dünyaya kazık kakmış da kalmış heykelin bile dikilse sen öldükten sonra bakarsın tepene kuşlar kakalmış cahar atıp şeş oynasam gene yenersin beni ölüm bana gülerek gel ölümü öp n’olur sırtımdan vurdurma beni alnıma sık kurşunu karşıma geç,yüzüme bak ve öttür baykuşunu beni sordun mu ölüm ikiz kardeşin doğuma bağlayan ne çözen ne bu hayat denen düğümü kimi havyar yerken kimi soğan cücüğünü üç beş arşın beze sarar öyle gidersin