mustafa öztürk'ün ülkemizin meşhur sosyologlarından (!!!) mümin sekman'ın (hahaha) "ortadoğululuk" ile ilgili yazısı hakkındaki çok değerli fikirlerini biz cahil takipçilerine sunduğu videosu evlere şenlik.
facebook'un entelektüel çevrelerinde (kemalist teyzeler, müzmin muhalifler, islam düşmanları vs.) bir başyapıt muamelesi gören yazı da şurada:
https://turkulak.com.tr/ortadogululuk-nedir-bilir-misiniz-mumin-sekman-sosyolog/
m. öztürk'ün islami ilimlerdeki ihtisasını ölçüp tartacak bir konumda değilim lakin kendisinin temsilciliğine soyunduğu düşünce geleneğinin nerelere dayandığını az buçuk okur-yazar herkes anlayabilir.
napolyon 1798’de mısır’ı işgal ettiğinde “işte şark'ın tabiatı budur ve ona buna göre muamele etmemiz gerekir" demişti. 18. yüzyıl sonundan itibaren bu mantık üzerinden işleyen iktidar biçiminin tekrardan üretilmesine biz şarkiyatçılık/oryantalizm diyoruz. şark ile garp arasında ontolojik ve epistemolojik kesin bir ayrıma dayanan bir düşünce biçimi.
oryantalizm şark hakkında kesin hükümlerde bulunur, şark’ı tasvir eder, kalıba sokar, yönetir. doğu’ya hâkim olmak, onu yeniden kurmak ve onun hakimi olmak için batı’nın bulduğu bir yoldur.
ingiltere’nin sömürgecilik tarihinin en parlak dönemlerinde bakanlık ve başbakanlık yapmış arthur balfour’un şark hakkında söylediklerine bakalım:
“her şeyden önce olgulara bakın. batılı uluslar, tarihte ortaya çıkar çıkmaz, ... kendilerine özgü erdemleri edinip ... kendi kendini yönetme yetilerinin ilk ilkelerini ... sergilediler . ... genel deyişle ‘doğu’daki şarklıların tüm tarihine bir göz atın, kendi kendini yönetmenin izine rastlayamazsınız.”
batı-doğu arasındaki ayrım burada daha net ortaya çıkar. bu, en başından beri bir hakimiyet ilişkisidir. batılılar egemendir, “doğulular”a da birinin egemen olması gerekir. bu da genellikle topraklarının işgal edilmesiyle başlayan sömürgecilik deneyimine işaret eder.
facebook'un entelektüel çevrelerinde (kemalist teyzeler, müzmin muhalifler, islam düşmanları vs.) bir başyapıt muamelesi gören yazı da şurada:
https://turkulak.com.tr/ortadogululuk-nedir-bilir-misiniz-mumin-sekman-sosyolog/
m. öztürk'ün islami ilimlerdeki ihtisasını ölçüp tartacak bir konumda değilim lakin kendisinin temsilciliğine soyunduğu düşünce geleneğinin nerelere dayandığını az buçuk okur-yazar herkes anlayabilir.
napolyon 1798’de mısır’ı işgal ettiğinde “işte şark'ın tabiatı budur ve ona buna göre muamele etmemiz gerekir" demişti. 18. yüzyıl sonundan itibaren bu mantık üzerinden işleyen iktidar biçiminin tekrardan üretilmesine biz şarkiyatçılık/oryantalizm diyoruz. şark ile garp arasında ontolojik ve epistemolojik kesin bir ayrıma dayanan bir düşünce biçimi.
oryantalizm şark hakkında kesin hükümlerde bulunur, şark’ı tasvir eder, kalıba sokar, yönetir. doğu’ya hâkim olmak, onu yeniden kurmak ve onun hakimi olmak için batı’nın bulduğu bir yoldur.
ingiltere’nin sömürgecilik tarihinin en parlak dönemlerinde bakanlık ve başbakanlık yapmış arthur balfour’un şark hakkında söylediklerine bakalım:
“her şeyden önce olgulara bakın. batılı uluslar, tarihte ortaya çıkar çıkmaz, ... kendilerine özgü erdemleri edinip ... kendi kendini yönetme yetilerinin ilk ilkelerini ... sergilediler . ... genel deyişle ‘doğu’daki şarklıların tüm tarihine bir göz atın, kendi kendini yönetmenin izine rastlayamazsınız.”
batı-doğu arasındaki ayrım burada daha net ortaya çıkar. bu, en başından beri bir hakimiyet ilişkisidir. batılılar egemendir, “doğulular”a da birinin egemen olması gerekir. bu da genellikle topraklarının işgal edilmesiyle başlayan sömürgecilik deneyimine işaret eder.