hüzünperest – dertli sözlük
furuğ ferruhzad'ın çok sevdiğim şiiri.

güz gibi olsaydım keşke... güz gibi olsaydım keşke
keşke güz gibi suskun ve hüzün verici olsaydım
arzularımın yaprakları sararırdı birer birer
gözlerimin güneşi soğurdu
acıyla dolardı göğsümün gökkubbesi
ansızın pençesini indirirdi canıma, bir hüzün tufanı
gözyaşlarım yağmur misali eteklerimi boyardı
âh... ne güzel olurdu güz gibi olsaydım
vahşi, heyecanlı, rengârenk olurdum
gözlerimde bir şair göksel bir şiir okurdu
yanıbaşımda yalazlanırdı âşığın kalbi
ateşin kıvılcımlarında gizli bir dert.
benim ezgim...
kırık dökük, rüzgâr sesi gibi
keder kokusu dökerdi yorgun gönüllere.
önümde:
genç bir kışın acı çehresi
ardımda:
yazı birbirine katan zamansız bir aşk
göğsüm:
hüznün, acının, evhamın mahalli
güz gibi olsaydım keşke
hüzün bir insana ne de yakışıyor. bir tür mutsuzluk hali ama içerisinde şikayeti, isyanı, vazgeçmeyi veya umutsuzluğu barındırmıyor. aksine sabrı ve metaneti barındırıyor.
tabi hüznün de çeşitleri var. bir yakınını kaybetmenin hüznü, üst üste yaşadığın mağlubiyetlerin hüznü, gurbette olmanın hüznü, seni anlayacak bir kimseyi bulamamanın yani yalnızlığın hüznü vs.
bütün hüzünlerin ortak noktasında acziyetini hissetmek var. yani kibirden uzaklaşarak hiçliğini idrake atılan adımlar... bilemiyorum belki de yüce yaradan bu yüzden kalbi kırıkların yanındayım demiştir.