tez yazmak – dertli sözlük
yazıldığı seviyeye göre kalitesi değişen, bir konu hakkında derlenmiş çalışma veya deney ve simülasyonların analizini barından, teori ve pratik bilgiler yumağı. şu sıralar yonuzzade'nin dert odağı., oda arkadaşı, yoldaşı.
yazıp bitirdiğini unutup herşeyin bittiğini hatırladığın o anda çocukken haftasonu sabah uyanıp okula gideceğini zannettiğin ama anında tatil olduğunu hatırlayıp ohh diyerek uykuya devam ettiğin sabahlardaki huzur hissiyatını yaşatır.
tez yazmak iyi, güzel hoş da sosyal medyada tezlerini paylaşıp okuyucusu bol olsun falan yazanları gülünce baya gülesim geliyor. artık zaten doktora tezleri bile alandaki çok çok spesifik konular hakkında yazılıyor, eğer çok az çalışılan bir alan değilse. haliyle aklı başında kimse hakem değerlendirmesinden geçmemiş gariban bir yüksek lisans/doktora öğrencisinin misal "1917 osmanlı hukuk-ı aile kararnâmesinde hanefî mezhebi dışı etkiler" ya da "osmanlı i̇stanbulu'nda pamuklu basmacılık", "1564 tarihli tahrir defterine göre yozgat'ta sosyal hayat" vs. başlıklı tezlerini okumaz. eğer alana çok ciddi bir katkı yapmamışsa bu tezlere atıf yapılması da doğru değildir. yüksek lisans, doktora tezleri artık o alanda ileride kendi başına araştırma yapabilecek bir seviyeye gelip gelmediğinizi ölçmeye yarıyor, gerisi lafügüzaf.

ha bir de yalandan anketler yapıp sosyal medyada veri dilenenlere de ayrı bir gülüyorum. facebook'taki hayat buysa üstü kalsın grubunda anket yapıp tezleri de yayınlanınca "alana katkı olması dileğiyle" falan diye paylaşıyorlar, ehehe.
zor ve yorucu. i̇yi bir danışmanın ustaca yönlendirmeleri ile akıp gidebilir ancak iyi bir hoca, samanlıkta iğne… yine de süreçten öğrenilecek çok şey var. etik, araştırma becerileri, akademik ahlak, etik…bunu demiştim, etik…
ben tezin tüm bölümleri için ayrı klasörler yapmıştım. onların altında da birçok klasör... bu şekilde işim kolaylaşmıştı. giriş kısmını bile genelden özele doğru gelirken bölmüştüm. aksi halde insanın gözünde büyüyor. bir de yazmaya başlarken her şeyi kafada kurmak yerine saçma sapan bile olsa cümle kurmak lazım. yazdıkça kolaylaşıyor, insan bir şeyleri daha net görüyor. ben başta her şeyi danışmanıma soruyordum. her sorumda cevap yerine işimi zorlaştıracak şeylerle karşılaşıyordum. verileri atıyorum, yorumlayıp dönüş yapacağı yerde şunu da yap bunu da et... sormamaya başladım. 200 sayfayı komple bitirip önlerine koydum. düzeltmelerden sonra "kurtuldum". neticede türkiye'de iyi üniversitelerde bile akademik bir gayenin olmadığını, her şeyin satıhta kaldığını gördüm. niyetimde doktora vardı ama vazgeçtim. adamlar sırf akademik puanları için makale yazmamı istediler. açık açık da söylediler. yazacağım edeceğim deyip yazmadım. mezuniyetten sonra muhatap bile olmadım. yazık günah gerçekten. ülkemizde bedava şeylerin kıymeti bilinmiyor maalesef.