sanat – dertli sözlük
eğer bizler müslümanlar olarak tarihin öznesi olmak istiyorsak (ki istiyoruz) özgün, özgür (yani bağımsız) bir düşünce, entelektüel, kültür, sanat ve edebiyat hayatımız olmalıdır. biz şuanda bu düzlemde durmuyoruz.
çünkü batı dünyası batı dışı dünyayı sömürgeleştirme yoluyla taşralılaştırdı. biz şuanda modern dünyanın taşrasında yaşıyoruz. modernite, daha çok sekülerizm demek, bir şekilde sömürgecilik demektir. bu kavramların biçimlendirildiği sınırlar içerisinde bugün i̇slami anlamda sanat yapmıyoruz.
sanat, içerik ve düşünce üretmiyoruz. üretilenlere maruz kalıyoruz. bu kabul edilebilir bir durum değildir. yani bizler müslümanlar olarak modern tarihin nesnesi haline getirildiğimiz için bir i̇slami sanattan söz edemiyoruz. örneğin, müslümanların tarihin öznesi oldukları dönemlerde mimaride müslümanlar, evrensel çapta ve insanlık durdukça yaşayabilecek çok etkili mimari eserler ortaya konuldu.
biz bugün o eserleri çok büyük bir iştiyakla, zevkle ve hassasiyetle ziyaret ediyoruz. onlarla iftihar ediyoruz. fakat günümüze geldiğimizde bakıyoruz ki, böyle bir mirasın çocukları, örneğin camii mimarisinde hiçbir varlık ortaya koyamıyorlar. yani ortaya konulan şeyi isimlendirmekde bile güçlük çekiyoruz. halbuki bugün daha ileri bir noktada olması gerekirdi. niçin daha ileri bir noktada değiliz?
çünkü biz geçmişe doğru düşünüyoruz. bizim bugüne doğru düşünmemiz lazım. biz geçmişe doğru düşünürken geçmişi doğru bir şekilde yorumlamıyoruz. geçmişi taklit ediyoruz ve geçmişi sadece öykünüyoruz. aynı şekilde moderniteye de öykünüyoruz. biz modernite ile gelenek arasında sıkışmış kalmış durumdayız.
dolayısıyla bizim i̇slami bir sanat, edebiyat ve dünya görüşünden söz edebilmemiz için, öncelikle avrupa merkezli zihin tahakkümünden, dayatmasından özgürleşmemiz gerekiyor. biz zihinsel özgürlük mücadelesine sanat aracılığı ile katkıda bulunabiliriz. i̇slami sanatları yeniden üretebiliriz, ya da yeni etkinlik alanları bulabiliriz.
özellikle genç kuşaklar için yeni etkinlik alanları bulmamız gerekiyor. i̇slami sanattan ne anlıyoruz? i̇slami görüşün temel ilkeleri doğrultusunda sanat yoluyla hayatın güzelleştirilmesi, sanat yoluyla hayatın daha çok estetize edilmesini anlıyoruz. bugün ise biz müslümanlar olarak, hayatın güzelleştirilmesi , estetize edilmesi noktasında hiçbir katkıda bulunmuyoruz. çünkü i̇slami dil, duyarlılık bir duygusallık ve popülerize içinde ifadesini buluyor. ve bir taşralı kültüre dönüşüyor.
bu açıdan, i̇slami sanatın yeniden tanımlanabilmesi için, tekniğin, boyutların neler olması gerektiğini yeniden tanımlamak, tek boyut içinde mümkün olmayabilir. bunu, i̇slami varoluşun, bütün boyutlarını bir araya getirerek yapabiliriz. yani i̇slami sanat; i̇slami düşünce, i̇slami siyaset, i̇slami hukuk'dan bağımsız olmayabilir.


atasoy müftüoğlu(*)(*)
kainatın bir bölümünde var olan bir eserin basit bir taklidi.

sanat sadece kainattır. kainat, bir eser olarak müessirinin imzasını taşır. bu sanat eserinden bir bölüm olan insanoğlu, kendisi gibi eserin diğer bölümlerinin kötü bir kopyasıyla ortaya çıkıp, sanatçı olmak davası gütmüştür. haliyle taklitçilere sanatçı demek, sanatın gerçek sahibini görmezden gelmektir.