murat menteş – dertli sözlük
5. dergi fuarı'nda dergimizin standında arkadaşlarla otururken elinde telefonla uğradığı dergilerin standındaki kişilerle konuşmadan ilerlediğini görmüştüm. kendi aramızda "acaba bize de uğrayacak mı?" tarzında sorular sorarken geldi ve hala telefonla konuşuyordu. klasik bir murat menteş konuşması gevrekliğinde telefondaki kişiye "kadın şair diye bir şey var bunu artık kabul etmelisin" diye bir cümle söyledi. o esnada dergimizin ikinci sayısını eline aldı telefonu kulağının arkasına itti ve gene aynı konuşma tarzında "kapağınız harika" dedi. dergiyi aldı bizimle hiç konuşmadan yan standa sancaktar'a geçti. bu davranışı hoş olmamıştı.
belli bir süre arkadaşlarla birbirimizi "kadın şair diye bir şey var" cümlesiyle selamladık. (*)

bahsi geçen kapak da bu; http://media.dunyabizim.com/haber/2014/05/02/img-35597923082678.jpeg
kitap fuarındaki konuşması üzerine;

https://vine.co/v/oxzv2tbrv0o


tanım: azıcık konuşmayı becerebilse mahalle kahvelerinde yaşlı dayılarla gayet iyi siyaset analizleri yapabilecek yazar, o ışığı gördüm kendisinde. zaten kitaplarını da okumam etmem, bi alex değil.
yeni şafak'ta yazmayı bırakmış. geniş yelpazeye, farklı görüşten yazarlara sahip olmak bir gazete için iyi bir durumdu.
gelen tepkilerden sonra köşe yazarlığını bırakmıştır.yeni şafak'ta son yazısı yayınlanmıştır.
yenişafak'taki köşesini bırakmış. hakkında hayırlısı olsun.

(http://yenisafak.com.tr/yazarlar/murat_mentes/ucsuz-bucaksiz-bir-arafta/38749)
şallı bacılarımızın başımıza bela ettiği (*) yumuşakça türü. beş altı sene evvel bir kitabını arkadaşta görüp şöyle bi bakınmıştım. kimin nesi diye kitapları hakkında bir kaç eleştiri okudum; ansiklopediyi önüne koyup roman yazan biri. çok şey yazıyor ancak hiçbir şey söylemiyor. bu da popüler olmak için gerekli olan şeylerden biri..
derken tvlerde görmeye başladım kendilerini, i̇.eliaçık'ın kuyruğuna yapışmış başbakana verip veriştiriyordu. sonrasında rahmetli atatürk diye bir yazı kustu, atasına rahmet okuyor bizi de teşvik ediyordu. allahtan yusuf kaplan bu soytarıya haddini bildiren bir yazı yazdı da gönlüm ferahladı.
gezi hakkındaki fikirleri malumunuz.. hürriyet gazetesinde yazmaya başladığı an evrimini tamamlamış demektir.
en son röportajı i̇zdiham dergisi sitesinde de yayınlandı, buyurun okuyun.. (http://www.izdiham.com/index.php/sakali-roportaj-okumak-ister-misiniz)
murat menteş benzetmeyi şöyle yapsa daha yerli yerinde olurdu sanki;

"28 şubatta mgk kararlarına yanlış bir içtihad! ise bir sevaptır diyen f. gülen'le, gezi parkında halk var, bu bir halk hareketi diyen ve ağaçları bahane eden kitleyi; özgüven, diyalogculuk, özgürlük, eşitlik ve üstün demokrasi taraftarlığı bu gibi başlıklarda benzettim diyebilirim."

(http://www.facebook.com/photo.php?v=410470562394837)
olmadı be murat, yine yapamadın. (http://yenisafak.com.tr/yazarlar/murat_mentes/turkiyede-kendimi-evimde-hissetmek-istiyorum/38702)

bırak gazeteyi köşe yazarlığını falan nuh tufanlı, şebnem şibumili romanlar yazmaya devam et sen.

gezici anarşistlerde "özgüven; diyalogculuk; özgürlük, eşitlik ve demokrasi taraftarlığı" olduğunu iddia ettin sen, bırak politikayı.

refah gençliği ve gezi gençliğini birbirine benzetmen tepki toplayınca gazali'nin 'akıllı kişi, farklı şeyler arasındaki benzerlikleri; benzer şeyler arasındaki farkları görür' sözüyle kendini bir de "akıllı insan" addettin (akil insanlardan birisi olamadığın için onları nasıl yerden yere vurduğunu da gördük), sen bu egoyla ne yapacaksın be murat?

tencere tavacılara, dükkan yakıp yıkanlara, başörtülü kardeşlerimizin üzerine saldıranlara "tatlı bir ısrar onlarınki" dedin ya...

neyse.

(bkz:allah sorar)